10 Aralık 2010 Cuma

KIŞ VE YAĞMUR GELDİ...


Bu yıl olduğu kadar kışı önceden hiç istememiştim.Çünkü;Ilık geçen havalar arıcılığı ve arılarımızı olumsuz etkiledi...Nasılmı?Gündüzleri ılık geceleri soğuk,kurak ortam,polen ve nektar sıkıntısı,çok uçma ve yetersiz yavru atışı arılarımızı zayıflattı.













Hiç dolu kovanımız yok.Enfazla 6 çıta ile arılarımız kışa girdi.Bunlardan 2 çıtaya kadar düşenlerde var.Hal böyle olunca kış istenmezmi..
Hiç olmazsa soğuyan hava,yağışlar arı uçuşlarını azaltırda bizde rahatlarız.Anası yaşlı olan kovanlar baharı göremeyecek hale geldi.
Bu gün hava kapalı.Ama soğuk değil.Yağmur sabahleyin biraz çiledi.Ama az..Yetersiz..Gözümüz yağmurlarda desem yeridir.Çünkü;2 ay sonraki çiçek açacak bitkiler,erken bahar bitkileri hava kurak geçerse yanacak...O zaman işimiz zorlaşacak,kış kabusa dönecek.Ama yeterli yağmur alırsak kirişler 10 şubat gibi açmaya başlar,hem polen hem nektar derken arılar bahar moduna geçecek...
İşte böyle duygularla biraz önce arılığı ziyaret edip bu resimleri çektim.Arı uçuşu çok azdı.
Ama akdeniz kışda olsa çiçeksiz kalmaz.Ocak başında dağlarda derelerde sarmaşık türü bitkiler çiçeklenmeye başlayacaktır.
Bundan dolayı bu arılıkda duracağız zaman çok değil...3 hafta daha bu konumda kalacağız.Daha sonra arılarımızı herzamanki yerine götüreceğiz...

Dün arılıkda kapsamlı bir çalışma yürüttüm. Geçen hafta arıların basmadığı fazla petekler alınmıştı.Bunlardan ballı olanlar süzüldü.60-70 kg kadar bal elde ettik.Dünde tüm kovanlar elden geçirildi.Varooya karşı perizin ve kekik suyu karıştırılıp ilaçlandı.Ocakdada havalar iyice soğuyunca Formik asit vermek istiyorum.Ayrıca kovanlar strosfor-köpük ile iyice sıkıştırıldı...İçden hava kabarcıklı ambalaj naylonu ile sarıldı...15 Aralık gib birde katı kek takviyesi yaparız.Çünkü:Kovanlardaki arılarımız kışa girerken iyice gençleşti.Akdenizin avantajıda bu zaten.Güz yavrusunu aralık ayına kadar üretebiliyorsunuz.Artık arılar burdada yavruyu kestiler diyebilirim. Bu paylaşımlarla bu yazıyıda sona erdirdik...Hoşça kalın arıcı dostlarımız.. Arıcı 07-ANTALYA




Arıcı 07 ANTALYA

1 Aralık 2010 Çarşamba

RÜRENDEN MUŞMULAYA-EVE TAŞINDIK...


Uzun bir zaman oldu Düzlerçamındaki püren ormanına geleli...25 Ağustosda pürendeydik.Düne kadar.Nihayet dün akşam,arıları pürenden kaldırarak evin yanındaki araziye yewrleştirdim.Yukardaki püren resimleride yeniseneye kadar albümlere yerleşti...Bu yıl pürenden bal almadık.Hava kurak geçince püren çiçeği nektarı az verdi.Oda arılara ancak kafi geldi.Bu sabah evin yanındaki yeni arılıkda ilk çalışmayı yaptık.Gece kovanları yere indirmiştim.Demirden altlıkların kırılan yerlerini onarıp kaynaklarını yapayım diye evimin yanındaki açık atelyeye taşıdım.Öyle oluncada kovanlar yere inmişti.Kovanların altına palet altlıklar ve ağaç kalaslar koyarak yerden kaldırdım.O işde bir hayli zamanımı aldı ve beni yordu

Arılar yeni yerlerini hemen sevmişler...Etrafdaki sarı çiçeklere ve muşmulalara hemen yüklendiler.Muşmulalarda öyle güzel kokuyorki...Demekki nektarı çok iyi.

Yukardaki resimde tomurcukdaki muşmula(yeni dünya) ağacı..Bu ağaçlar kendi bahçemizde...



Arılığın konumu...Ben Düzlerçamı mahallesinin kenarındayım.Öyle olunca arılarımı koyabilecek boş arazilerimiz vede yerler var...Bu arılık evime 50 m. mesafede..

Çiçek açmış vede tomurcaklar yan yana olan bir muşmula...Çiçekler kasım sonu-aralık başı açıyor,meyve ise Nisan sonu mayıs başı olgunlaşıyor.

Bu resimde arılığın batısından..Bu sefer arılığa arıları planlı koydum.Nasip olursa aralık sonu gibi buradan taşınacağım zaman araç arasına girerek rahatça yükleme yapalım diye...


Arıcı 07-ANTALYA

30 Eylül 2010 Perşembe

SONBAHAR BAKIMINI GECİKTİRMEYİN

Bal Arılarının Sonbahar Bakımı
Arılarda kış kayıplarının azaltılmasında sonbahar bakımının önemi büyüktür. Sonbahar bakım
ve beslemesine bal hasadından sonra başlanır. Kolonilerin kışı geçirmek için yeterli bala sahip olup
olmadıklarına ve ana arının kovanda mevcut olup olmadığına bakılır.
Ana arının değiştirilmesi: Ana arısı yaşlanmış veya bal hasadından sonra ana arısını
kaybetmiş olan kolonilere çiftleşmiş genç ana arı verilmelidir.
Zayıf kovanların birleştirilmesi: Yapılacak kontrollerde arı mevcudu az olan zayıf koloniler,
anasız koloniler, ana arısı yaşlanmış, verimsiz ve sakat koloniler birleştirilmelidir. Zayıf kolonilerin kışın
daha fazla kayıp verecekleri, daha fazla bal tüketecekleri ve ilkbahardaki gelişimlerinin çok yavaş
olacağı unutulmamalıdır.
Suni oğul hazırlığı: Bal hasadı sonunda kuluçkalığa sığmayan çok güçlü koloniler varsa,
bunlar yeni çiftleşmiş genç bir ana arı ile bölünmeli ve suni oğul üretilmelidir.
Besin kontrolü: Kışlatmaya alınan arı aileleri kış mevsimi süresince ve ilkbaharda yemleme
yapılıncaya veya çiçeklenme dönemi başlayıp arılar doğadan yeterince nektar ve polen taşımaya
başlayıncaya kadar kış yiyeceği olarak sonbaharda kendilerine bırakılan bal ve polen stokunu
kullanırlar. Koloninin kuvvet durumu, yavru yetiştirme faaliyeti ve kovana taşınan bal özünün cinsi
koloninin kışlık bal ihtiyacını etkiler. Hasattan sonra koloninin kışlık bal ihtiyacı olarak, her arılı çerçeve
için bir ballı çerçeve (2 kg sırlı bal) kovanda bırakılmalıdır. Kolonilere yeterince kışlık bal ve polen
bırakılmış olsa bile bal hasadından sonra şurupla besleme yapılmalıdır. Sonbahar beslemesi için
hazırlanan şeker şurubunun şeker su oranı 2:1 olmalıdır. Kolonilere verilen şeker şurubu ana arının
yumurtlama hızını yeniden artırarak birkaç generasyon genç, yıpranmamış işçi arı yetiştirilmesini sağlar.
Genç işçi arılarla kışa giren ailelerde kışın kadro azalması az olur ve koloniler fazla bir kayıp vermeden
bahara çıkarlar. Bakım ve kontrolleri yapılan kolonilere kışlama düzeni de verilmelidir. Arıların
saramadığı boş petekler kovandan alınmalı ve kovan içi bölme tahtası ile daraltılmalıdır. Ayrıca
kovanlardaki yarık ve çatlaklar onarılmalı, uçuş delikleri daraltılmalı ve örtü bezleri kalınlaştırılmalıdır.
Hastalık kontrolü: Kolonilerde kireç hastalığı, Amerikan yavru çürüklüğü, Avrupa yavru
çürüklüğü, nosema ve diğer mantar türü veya bakteriyel hastalıkların bulunup bulunmadığı dikkatlice
incelenmelidir. Hastalıklı kolonilere rastlanmış ise mutlaka konu ile ilgili bir uzmana başvurulmalıdır.
Sonbaharda kolonideki arı miktarı doğal ölümlerin başlaması ile giderek azalırken, aynı kovanda arı
başına düşen varroa sayısı hissedilir biçimde artar. Sonbahar sonlarında varroa mücadelesi yapılmadığı
taktirde, özellikle kışı ılık geçen bölgelerde koloni kayıpları kaçınılmaz olur. Varroa mücadelesi yavrusuz
dönemde bal hasadından sonra yapılmalıdır. İlaçlamada Tarım BAKANLIĞINCA ONAYLI VE İZİNLİ RUHSATLI İLAÇLARI TERCİH EDİNİZ.

17 Eylül 2010 Cuma

ÜLKEMİZ BİR BAL CENNETİDİR.



Son yıllarda arıcılık gerek ülkemizde gerekse dünyada hızla mesafe katetti.


Gelişen imkanlarla doğadaki bal gibi bir nimetin toplama miktarı arttı. Ve kaliteli ballara daha kolay ve çabuk ulaşır olduk. Buna rağmen yokluk zamanlarındaki bir tutam bala özlem her ne hikmetse arttı durdu.Oysa kaliteli bal komşumuz arıcıdaydı..Arıcı diyorum çünkü balı arıcı üretir.Bu fabrikada olacak bir iş değildir..Ve kaliteli baldan taviz veren bir arıcı arının dağ bayır kahrını çekecek değildir...


Arıcıyı kolluyorum..Evet aynen..Çünkü Türkiye dünya bal üretiminin % 40 ını karşılamakta..Ve Ülkemizin balı defalarca altın madalya almış durumda..


Dünyaca değerli balımız ülkemiz sınırlarına gelince arıcı topa tutulmakta.


Belki arıcılar olarak ürettiğimiz balı tanıtamadık tüketiciye..Kaliteli çiçek balının kış gelince donduğunu anlatamadık. Ürettiğimiz bal donunca ' balım kötü mü' diye tedirgin olduk yıllarca...


Ama arıcımızın balı değerliydi..Kıymetliydi...Şifa idi..


Kaliteli balın çok fiyatlı olacağını düşündük hep..Ama ülkemizin balı cüz-i miktarlarda ihraç edildi hep..Ve Altın madalya aldı defalarca...


Peki bal nedir?


Arıcı olmayanların kullandıkları 'arı bal topluyor' deyimi dikkatli incelendiğinde yanlıştır.


Çünkü arıların doğadan asıl topladıkları bal için sadece kaynak teşkil edecek olan ürünlerdir. Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği'nin balı nasıl tanımladığına bir bakalım: 'Bal: bal arılarının çiçek nektarlarını,bitkinin veya bitkiler üzerinde yaşayan bazı canlıların salgılarını topladıktan sonra ,kendine özgü maddelerle değişikliğe uğratıp,bal peteklerine depoladıkları tatlı maddeyi ifade eder.' Buna göre bal hem bitkilerin hem de arının bir ürünüdür. Bal hiç bir zaman şeker ile kıyaslanmamalıdır.Bal baldır..


Ve Ülkemiz bir bal cennetidir..
 
Fatih BİRCAN
ASSALE

ARICI 07 ANTALYA: ARICILIĞA VE ARICILARA DESTEK NASIL OLMALIDIR ?

ARICI 07 ANTALYA: ARICILIĞA VE ARICILARA DESTEK NASIL OLMALIDIR ?: "Değerli blok okucuları,arıcı arkadaşlar ve sayın yetkililer; Türkiye arıcılığı biz arıcıların kurduğu bu arıcılı..."

10 Ağustos 2010 Salı

HASAT BİTTİ....

Bu yıl 1.hasat işi olan bahardan umduğumuzu alamamış bal hasat edememiştik.Geçen hafta sonu 2.hasadımız olan yaz hasadını tamamladık.Çok bal alamadık...Ama olan için Allaha şükür hamd olsun...Yine zararda değiliz,emeğimizi aldık şükür...Sırada güz ve son finalimiz var.Finali bizim bölgede iki türlü tamamlamak mümkün...
Birincisi çam balını tercih etmek.Ben çam balının satışı güç ve fiatı düşük olduğundan pek tercih etmiyorum...Ben tercihim kararını henüz vermiş değilim...Bakalım çammı olur,yoksa pürüenmi olur zaman gösterecek...Resimleri küçük kızım çekti.Bal süzme işini ailece yürüttük.Aileden oğlumuz askerde ...Ondan faydalanamadık ama şurda 15 günü kaldı...Nasipse ağustosun 20 sinden sonra aramızda olacak...Ama terör tüm asker ailelerini korkutuyor...Şu hainler varya...Artık haber dinlemekden bile vaz geçtim.Hergün şehit asker haberleri yüreğimi yakıyor,dayanmak güç...Allah şehit ailelerine sabırlar versin...
Bal sırını alma işini eşimize yükledik..
Makine bazen bende,bazen küçük kızımda bazen 80 lik Babacığıma,bazen Öğretim üyesi doçent enişteye bazende öğretim görevlisi kardeşime kaldı.Şükür perşembe cuma ve cumartesi bal işini bitirdik.Pazarlamayıda bitirdik.Elimizde stok balda kalmadı.Ramazan önü tüm dost arkadaş ve tanıdıklara pazarlandı...Güz balı hasadınıda nasip olursa kış boyu satarız.İşler böyle sonuçlandı.Bu haberide basit yaptık.Hoşça kalın..
Arıcı 07-ANTALYA

29 Temmuz 2010 Perşembe

BAL ARILARININ VARROOSSİ'ye karşı KORUNMASI

Bal Arılarının Varroossi'ne Karşı Korunma ve Mücadele Talimatı


1-GİRİŞ
Varroosis denen arı akarının neden olduğu bu hastalık, dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük ekonomik kayıplara neden olmakta ve ülke arıcılığımızı tehdit eden önemli dış parazit hastalıklarından biri olarak kabul edilmektedir.

Bal arılarının larva, pupa ve erginleri üzerinde yaşayan, onların hemolenfleriyle beslenerek kısa zamanda çoğalan ve hızlı kayıplara yol açan, giderek koloni (ana arısı bulunan ve minimum 10-14 bin adet işçi arısı bulunan arı ailesi) sönmelerine sebep olan varroosis hastalığına karşı ülkemiz arı sağlığını korumak, teşkilatımızdaki veteriner hekimlerin bilgilerini tazelemek, hastalık etkeni parazitle mücadele edilmesini sağlayarak, olası ekonomik kayıpları önlemek ve bu hususta her türlü tedbirleri almak önem arzetmektedir.
Bu talimat 3285 Sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yönetmeliği’nin 130. Maddesi çerçevesinde hazırlanmıştır.
2-HASTALIK HAKKINDA GENEL BİLGİ
2.1.Hastalığın Tanımı
Varroosis, Varroa jacobsoni Oudemans adı verilen arı akarının sebep olduğu; arılarda kanat ve bacaklarda deformasyon, kısa bacaklılık, kısa karınlılık gibi vücut anomalileri ve ergin arılarda düşkünlük, verim düşüklüğü gibi semptomlarla kovanlarda sönmeye varan etkiler oluşturan, kolaylıkla bir kovandan diğerine bulaşabilen, diğer hastalıklara zemin hazırlaması ile de oldukça önem arz eden bir hastalıktır.
2.2. Hastalığın Önemi
Arı akarı dünyada ilk kez 1904 yılında E. Jacobson tarafından Java’da Hint arısı Apis indica’nın larva gözlerinden toplanmış ve aynı yıl Hollanda’lı A. C. Oudemans tarafından Varroa jacobsoni olarak tanımlanmıştır. Bu akarın Güneydoğu Asya kökenli olduğu görüşü hakimdir. 1952 yılında Uzakdoğu ve Rusya’da yabani A. indica üzerinde bulunan akar, 1960 yılında Çin’in güneyinde bal arısı Apis mellifera’da görülmüştür. A. indica’da önemli bir hastalık meydana getirmeyen bu parazit, gezginci arıcılık, kaçan oğullar, koloni ve ana arı satışları gibi yollarla çok duyarlı olan A. mellifera kolonilerine bulaşmış ve ağır kayıplara sebep olmuştur. Bundan sonra hastalık Filipinler, Honkong, Rusya ve Japonya’da görülmüştür. Japonya’dan Paraguay’a ithal edilen bulaşık kovanlarla taşınmış ve Güney Amerika’ya sıçramıştır. Parazitin varlığı 1987 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Kanada’da rapor edilmiştir. Bu hastalık Kafkasya’dan Avrupa ülkelerine 1970’li yıllarda yayılmış, buradan da daha sonra Ortadoğu ülkelerine bulaşmıştır.
Ülkemizde ilk defa 1978 yılının ilkbaharında Ege’de İzmir yakınlarındaki kolonilerde rastlanmıştır. Epideminin en yaygın olduğu 1980 yılına kadar kaybedilen toplam koloni sayısının 600.000, ürün kaybının ise 7.000-7.500 tona ulaştığı tahmin edilmektedir. Varroosis, dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük problemler oluşturmaktadır. Varroa’nın yol açtığı hastalık, geniş çaplı anomalilere, büyük verim düşüklüklerine ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Hastalığın önemi, Varroa’nın, arının larva, pupa ve ergin dönemleri olmak üzere tüm gelişme dönemlerinde parazitlenerek her dönemde zararlı etkilerinin görülmesinden ve etkili, sistemli bir mücadele yapılmadığında kesin çözüme ulaşılmamasından kaynaklanmaktadır. En yüksek ölüm oranı genellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında görülür.
Hastalığın kovanda yaptığı zararlar ;
a) Varroa, larva, pupa ve erginlerin hemolenfleri ile beslendiğinden, yavru arılar iyi gelişemez, erginler ise güçsüzdür ve uçamazlar. Parazitten kurtulmak için çırpınır ve huzursuz olurlar.
b) Arı ailesindeki erkek arı sayısı belirgin bir şekilde düşer. Erkek arıların çiftleşme yeteneği azalır.
c) Ana ve işçi arıların ömürleri kısalır. İşçi arılar normalden küçük olur. Özellikle pupa döneminde önemli ölçüde canlı ağırlık kaybı olur.
d) Gözden çıkan genç arılarda kanatsızlık, tek veya kısa kanatlılık, eksik bacak, kısa karın gibi anomaliler görülür.
e) İşçi arıların yavru bakımı zayıflar ve buna bağlı olarak ananın yumurtlama kapasitesi azalır
f) Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları dışarı atamazlar. Bu nedenle gözlerde kuruyan larvalar Avrupa Yavru Çürüklüğü benzeri belirtileri oluştururlar. Ancak koku yoktur, mühürlenmiş petek gözlerinin kapakları koyu renklidir, delikler oluşmuştur fakat içeriye çökük değildir ve çevresi beyazlaşmıştır.
g) Varroa’ların beslenmesi sırasında açtıkları yaralar, çeşitli hastalık etkenleri için elverişli bir ortam oluşturur. Arıların hastalıklara karşı direnci de azalır. Özellikle direnç düşüşü sonrası meydana gelen akut paralizis virüsüne duyarlılığın artışı dikkat çekicidir.
h) Varroa’dan dolayı zayıf düşen koloniler yağmalanırlar.
ı) Arılar huzursuz oldukları için bazen kış salkımı yapamazlar.
2.3.Hastalığın Yayılması
Bulaşık bir kolonide ergin arılar çoğunlukla akar için taşıyıcı görevi görürler. Hastalığın kaynağı olan akarla bulaşık arıların kovandan uçarak uzaklaştıkları mesafeler, zararlının bulaşabileceği doğal alanlar olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de hızla yayılmasında gezginci arıcılığın büyük etkisi olmuştur. Bundan başka yurt içi ve yurt dışındaki bulaşık bölgelerden yapılan ana arı, oğul (çoğalma amacıyla arıların meydana getirdikleri yeni arı ailesi) veya kovan değişimi sonunda hastalığın yayılması hızlanmaktadır.
Ergin dişi akarın, larva ve ergin arılar üzerinde yaşamaları, arıdan arıya kolayca geçebilmeleri, akarın koloniden koloniye ve bir arılıktan diğer arılıklara geçmesine, ana arı ve arı kolonisi alımı veya dışsatımı ile de ülkeler ve kıtalar arası bulaşmasına neden olmaktadır.
Akarın başlıca bulaşma nedenleri şunlardır;
a) Bulaşık kolonilerden sağlıklı kolonilere yavru ve genç işçi arı verilmesi,
b) Kolonilerin kontrolsüz birleştirilmeleri veya yeni oğul kovanların oluşturulması,
c) Bulaşık arıların kovanlarını şaşırarak diğer kovanlara girmeleri, özellikle erkek arıların kovanlarını şaşırmaları,
d) Oğul kontrolü için gerekli önlemlerin yeterince alınmaması ve başıboş çıkan oğulların kaçması,
e) Arılık içerisinde ve arılıklar arasında zayıf koloniler nedeniyle sık sık yağmacılık yapılması,
f) Etkili olmayan yöntemlerle zararlıya karşı yapılan mücadeleden iyi sonuç alınamaması,
g) Zararlının bulaşık olduğu yerlerden kontrolsüz ana arı ve arı kolonisi satın alınması,
h) Gezginci arıcılığın denetimsiz bir şekilde yapılması,
ı) Bulaşık arılıklarda ve bölgelerde iç karantina önlemlerinin alınmaması ve sağlık kurallarına uyulmaması,
i) Zararlının tehlikesi konusunda arıcıların yeterli bilgiye sahip olmamaları.

12 Haziran 2010 Cumartesi

ÜÇ AYLARIN ÖNEMİ

Üç Aylar, kamerî aylardan Recep, Şâban ve Ramazan aylarıdır. Bu mübârek aylardan birincisi olan Receb'in mânevî değerine, Kur'an-ı Kerim'de ve sevgili Peygamberimiz'in hadis-i şeriflerinde işaret buyurulmuştur. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin..."(1)[/DimGray]

Bu Âyet-i Kerime'de işaret buyurulan "haram ayları"nın Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) şu hadis-i şerifleriyle açıklamışlardır: "Muhakkak ki zaman Allah'ın yarattığı günkü şekliyle olup akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylardır. Bunlardan üçü peşpeşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, bir de Cemaziyelâhir ile Şâban ayları arasında olan ve Mudar Kabilesi'nin ayı Recep'tir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.) Üç Aylar hakkında şöyle buyururlar: "Recep Allah'ın ayı, Şâban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır."(3) "Ey Allah'ım! Recep ve Şâbanı bize mübârek kıl, bizi Ramazan'a kavuştur."(4) Recep ayı, gerek İslâm'dan önce, gerekse İslâm'dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslâm dini gelmeden önce bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes bu ayda kendisini emniyet ve selâmette hissederdi. İslâm güneşinin doğmasından sonra da -ilâhi hikmet ve takdir gereğince- bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay Regaib ve Mirac gibi mübârek geceler ve ilâhi tecellilerle şereflendirildi. Ülkemizde de asırlardır bir "Üç Aylar" geleneği oluşmuş Ramazan'a hazırlık bununla başlar hale gelmiştir.

Bu mübârek aylar içerisinde öyle feyizli geceler vardır ki, Yüce Allah'ın rahmet ve mağfireti bu gecelerde müminler üzerine yağmur gibi yağar. Recep ayının ilk Cuma gecesi olan Regaib kandili, Allah Teâlâ'nın kullarına bol bol bağışta bulunduğu, az ibâdetlerine karşılık çok ecir verdiği bir rağbet gecesidir. Regaib gecesi, duâların kabul olunduğu ve Allah'ın, isteyen kullarına ihsan ve ikramının bol bol olduğu bir gecedir. Regaib Kandili, Recep ayının 27. gecesindeki Mirac ve Şâban ayının 15. gecesindeki Berat Kandillerini, Ramazan ayını, Kadir Gecesini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını müjdeleyen mübârek bir gecedir.

Recep ayı içerisinde bulunan bir başka mübârek gece de Mirac gecesidir. Mirac gecesi, Allah'ın sevgili kulu ve Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.s.)'i; Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya ve oradan da göklerin ilâhî derinliklerine yükselttiği gecedir. Mirac gecesi, Yüce Allah'ın Sevgili Peygamberimiz'e büyük hakikatlerin ilâhî sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilahî vahye muhatap kıldığı, kendi âyâtını ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği, mü'minlere namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de ilâhî lütuflarla dolu olan mübârek bir gecedir.

Üç Ayların ikincisi olan Şâban ayı ve onun onbeşinci gecesi olan Berat gecesi de müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin, diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibâdet edilmesi adet halini almıştır. Bu gece hakkında Peygamberimiz (s.a.s.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. "Allah Teâlâ -rahmetiyle- Şâban'ın 15. gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından fazla kişiyi bağışlar." (5) Diğer bir rivayete göre de Hz. Peygamber (s.a.s.); "Şâbân ayının ortasında gece ibâdet ediniz, gündüz oruç tutunuz, Allah o gece, güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, Ôyok mu benden af isteyen, onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle! der." (6) buyurmuştur. [/I]

Bir kısım alimlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan, Mekke'deki Kâbe istikametine çevrilmesinin; Hicret'in ikinci yılında Berat gecesinde vukû bulduğunu kabul etmeleri de bu geceye ayrı bir önem kazandırmıştır. Bu rivayetlerle, Hz. Peygamber'in Şâban ayına ve özellikle bu ayın onbeşinci gecesine ayrı bir önem vererek, onu ihyâ ettiğine dair diğer rivayetleri gözönüne alan İslâm bilginleri, bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevâba vesile olacağını söylemişlerdir.(7)

ÜçAylar'ın sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir Gecesi'nin ise dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlamıyla Kur'an ayıdır. Ramazan'ın diriltici özelliği, bütün insanlığı huzura ve saâdete kavuşturmak için yeryüzüne gönderilen Kur'an-ı Kerim'in bu ayda inmeye başlamasında(8), bin aydan, yani seksen küsur yıllık bir ömürden daha hayırlı olan Kadir Gecesi'nin(9) bu ay içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır.

Ayrıca, İslâm'ın beş esasından biri olan oruç, bu aya tahsis edilmiştir. Ramazan ayının, günahkâr kullar için, yeniden kendine gelme, canlanıp ayağa kalkma ve şeytanın vurduğu prangayı koparma fırsatı verdiğini de Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle belirtir: "Ramazan ayı gelince cennet kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur."(10)

Böylece Ramazan ayı, diğer aylar içinde bir başka aydır. Sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın kazandığı ve kazanacağı yeni boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsanî ve sosyal ilişkilerimizin daha güzel bir hüviyet kazanacağı bir zaman dilimidir.

Halk arasında "Üç Aylar" diye adlandırılan Recep, Şâban ve Ramazan ayları, Yüce Allah'ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah'a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yokettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar şeytânî özelliklere de sahip, günah işlemeye müsait bulunan insanın, günahlarından temizlenmesi için, Üç Aylar bir fırsattır.

Kısaca Üç Aylar, günahlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, Cuma Namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibadetlerini ziyâdeleştirenler, tevbe ile Allah'a çok yaklaşanlar...gibi manevî kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır Üç Aylar

Üç Aylar geçmişin muhasebesini yaparak, geleceğe azim ve enerji dolu bir şevkle atılmak için iyi bir imkandır. Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan mübârek Üç Aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli fırsatlardır.

İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa, belli alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırsa kendine bir çeki düzen verir. İşte idrak ettiğimiz Üç Aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübârek geceler, müslümanların hayatındaki mûtad gün ve geceler arasında fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Unutulmamalıdır ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise sevinip mesrûr olacak, kötü ise pişmanlık duyarak mahcûp olacaktır. Ancak bu mahcûbiyetin orada faydası da olmayacaktır. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun, herkes yarına ne hazırladığına bir baksın; Allah'tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdârdır."(11)

Mübârek Üç Aylar, Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilâfları, şahsî menfaat hesaplarını ve basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinimizin bizden ısrarla istediği; barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insânî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır.

10 Haziran 2010 Perşembe

2010 GÜZEL YIL OLACAK İNŞALLAH...

Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar.
Bu senenin (2010) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacağı hesaplanıyor. Yani toprağın bereketinin yüksek olacağı bir yıl...
Bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın (ya da arabanıza koyun). Arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir, aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklayıp besleyecektir&
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsedip unutmaktır! Aman bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan ya da dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılmasıdır. Ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servetin kaybıdır bu...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım&
Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor... Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Geleceğimize, çocuklarımıza, torunlarımıza borçluyuz. Biz dünyayı onlardan emanet aldık... Emanete ihanet etmeyelim.
Çöpe atmadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler.

2 Haziran 2010 Çarşamba

OĞUL ÖNLEME YÖNTEMLERİ





İlkbaharda arılar gelişmelerinde üç önemli aşamadan geçerler:

1.kışı geçıren yaşlı arıların,genç arılarla yenilenmesi.

2.çok çabuk bir şekilde genç arı mevcudu artması.

3.bal sezonuna kadar arıların olabildiğince hızla çoğalmalarına devam etmeleri.Birinci ve ikinci aşamalarda iyi bir ana arı hiç durmadan 40-45 gün süre ile 24 saat içinde yaklaşık ikibinden fazla yumurta bırakmaktadır,fakat bal sezonu ile birlikte arılar nektar getirmeye başladıkta sonra ana arı yumurtlamayı az da olsa mutlaka azaltmaktadır. Yeni doğan genç arıların mevcudu bal sezonu başında hızla artmaya devam ettiğinden dolayı,genellikle daha tarlacı olmadıklarından dolayı kovanın içinde ve uçuş deliğinin karşısındaki arka duvara birikirler.İşte bu işsiz ve genç arılar orada gelecek zamanın oğulu olarak hazırlıklara başlarlar. Yalnız şunu belirtmek isterim,oğul verme içgüdüsü hiçbirzaman her kolonide aynı tempoda ve şekilde gelişmez. Enbüyük etken ana arı yumurtlamayı nezaman ve nekadar azalttığına bağlıdır.Bal sezonu başlamasına 15-20 gün var iken yumurtlamayı azaltır ise ,genç arıların 7-9 gün içinde yavru besleme işleride hızla azalır ve hemen ana memelerini oluştururlar.Koloni artık oğul vermeye meğillenmiş demektir. İçgüdüsel olarak arılar mum orme ve kabartma işini durdururlar.Ana arı yumurtlamayı tamamen keser. Acil önlemler alınmadığı taktirde koloni 8-10 gün içinde,yani ilk ana memeleri kapandığında eğerki hava şartları uygun ise hemen oğul verecektir.Ana arıya bal sezonu başlangıcına kadar normal bir şekilde yumurta buraktırmaya devam ettirebilir isek eğer,genç arılarda yavru besleme ve bakımı ile meşkul olduklarındad dolayı işsiz kalıp oğula meğillenmezler. Aynı zamanda bal sezonu başlamış olup ve nektar akışı da olduğundan dolayı, balı olgunlaştırmak işi de genç arılara düşmektedir. Böyle kovanlarda ana arının yumurtlaması kademeli olarak azalmaktadır.Pratikte kovana hazır kabartılmış depodan boş petek ve ya yeni kabartılmamiş çerçeveler ile ana arıya ve arılara kabartma işi ile yumurtlama alanı açılmadığı zaman oğula yatması bir an meselesi.Bazi arıcı arkadaşlar oğul verme nedenlerini bilmeden bu dönemlerde hazır kabartılmış petekler ile sadece ana arıya yumurtlama alanı sağlamaktadırlar,ve hiç beklenmedik sonuçlar ile karşılaşırlar. Boş petekler kısa bir zaman içinde arılar tarafından temizliği yapıldıktan sonra ana arı hemen yumurtluyor, koloninin genç arı mevcudu hızla artış gosteriyor ve bal sezonu henüz başlamadığından genç arılar işsiz kalıp arka duvara birikiyorlar.Bu nedenlerden dolayı oğulu önlemek için koloniye mutlaka kabartılmamış yeni petekler ile mum kabartma işi verilmelidir.Ana memeleri oluşturulması ve gözlerde yumurtaların görülmesi ile birlikte mum kabartma işi tamamen duruyor. Ayni anda arılar ana arıyı yeterince arı sütü ile beslemeyı azaltıyor. Daha sonra ana arı kendi balla beslenmeye başlar ve arı sütü ile beslenmeyince yumurtlamayı tamamen durdurur ,ve uçabilecek kadar hafifler.Artık oğul vermenin nedenleri genç ve işsiz kalan arıların hızla çoğalması artı ana arının yumurtlamayı aniden kestiğinden kaynaklındığı anlamış durumdayız. Şimdi bu istenmedik durumdan çıkabilmemiz işin birkaç yöntem.

1.arı kolonisini yeni kabartılmamış petekler vererek genç arıları çalıştırmak.

2.ilave katlarda (ballıklarda)çerçevelerin diziliş şekli.

3.ana ızgarası ve ikinci analı (çift analı) çalıştırma sistemi.

4.mevcut anayı bal sezonu başlamadan 20-25 gün önceden ayni sezonda doğmuş ve yumurtlayan ana ile değiştirmek.

5.suni oğul oluşturmak,en az altı çerçeveli.

6.kovan yerlerini değiştirme sistemi.Birinci yöntemi üstteki yazımda belirtmiştim. Diğer yöntemler daha sonra,ama mutlaka bal sezonu başlamadan önce.

25 Mayıs 2010 Salı

ARICILIKDA BAKIM İŞLERİ...

İlkbahar Bakımı Kış aylarında arıların faaliyetleri çok sınırlıdır. Arılarda aktif dönem kışın sona ermesiyle yeniden
başlar. İşçi arılar temizlik uçuşu yaparak dışkılarını kovan dışına bırakırlar. Soğuk ve şiddetli geçen kış
aylarında bazı kolonilerde ağır kış kayıpları meydana gelebilir, ana arı kayıpları olabilir ve bunun
sonucunda da koloni düzeni bozulabilir. Bu nedenle arıcılar erken ilkbaharda, hava koşullarının uygun
olduğu öğle saatlerinde koloni kontrolleri yapmalı, anasız ve zayıf kovanları gözden geçirerek önlem
almalıdırlar. Arıların doğal koşullardan en iyi şekilde yararlanması ve bal üretmesi için iyi bir bakım,
yeterli besleme ve koloninin bilinçli biçimde yönetimi şarttır. İlkbahar bakımında yapılacak işler aşağıda
özetlenmiştir.
Arılığın düzenlenmesi: Arıların kovanlarını şaşırıp başka kovanlara girmesini önlemek için
kovanların farklı renklerde boyanmasında yarar vardır. Rutubeti önlemek için kovanların taş, tuğla gibi
maddeler üzerine alınarak yerden 20-25 cm yükseltilmesi gerekir. Uçuş başladıktan sonra kovanların
yerleri değiştirilmemelidir. Koloniler arasında yan yana en az 2 metre, arka arkaya en az 3 metre mesafe
olmalı ve kovanlar birbirinin tam arkasına gelmeyecek şekilde yerleştirilmelidir.
İlk kontrol : Arılar ilk uçuşlarını yapıp dışkılarından kurtulup rahatladıktan sonra hava
sıcaklığının 15 ºC olduğu rüzgarsız ve güneşli bir günde ilk kontroller yapılmalıdır. Kovan dip tahtası
temizliği de denilen bu ilk kontrolde kış ayları boyunca dip tahtası üzerine düşen petek kırıntıları, arı
ölüleri ve küfler temizlenmelidir. Temizlik sırasında arılı ve ballı çerçeveler, temizlenmiş kovanlara
yerleştirilir. Boşalan kovan temizlenir ve yeniden kullanılmaya hazır hale getirilir.
İkinci kontrol: Kovan dip tahtası temizliğini izleyen günlerde kolonilerde daha ayrıntılı ikinci bir
kontrol (büyük kontrol) yapılır. Kontroller sırasında koloniler arı varlığı, kuluçka ve ana arının durumu,
gıda ihtiyacının olup olmaması, hastalıklar ve genel temizlik açısından dikkatle incelenir. İncelemeler
sırasında arılı çerçeveler kovan üzerinde tutulmalıdır. Çünkü ana arı ve genç arılar kovan dışına
düşebilir.
Zayıf kovanların birleştirilmesi: Ana arısını kaybetmiş kovanlara verilecek çiftleşmiş genç ana
arı yoksa, bu durumda anasız olan kovan; analı zayıf bir kovanla veya ana arısı yaşlı bir koloninin ana
arısı öldürülerek birleştirilmelidir.
Ana arının değiştirilmesi: Kışın ana arısını kaybetmiş veya ana arısı yaşlanmış olan kolonilere
çiftleşmiş genç ana verilmelidir. Böylece ana nektar akımına güçlü kolonilerle girilmiş olur ve verim artar.
Zararlılar ve hastalıklarla mücadele: Kolonilerde yavru gelişimi başlamadan önce mutlaka
varroa ile mücadele yapılmalıdır. Arılar üzerinde pasif kışlama döneminde bulunan varroa paraziti, aktif
üreme dönemine geçmeden önce yapılacak mücadele çok etkin ve kesin sonuç verir. Bu arada nosema,
Amerikan veya Avrupa yavru çürüklükleri, kireç hastalığı ve diğer hastalıkların olup olmadığı gözden
geçirilir. Zararlılar ve hastalıklarla mücadelede Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ruhsat almış ilaçlar
kullanılmalıdır. Ruhsatsız ilaçlar bal ve bal mumunda kalıntı bırakmakta ve bunlar da insan sağlığını
olumsuz yönde etkilemektedir.
Suni oğul hazırlığı: İlkbahar ortalarında kuluçkalığa sığmayan çok güçlü koloniler varsa, oğulu
önlemek için zaman geçirilmeden bunlara ballık verilmelidir. Eğer koloni sayısı artırılmak isteniyorsa,
güçlü koloniler yeni çiftleşmiş bir ana arı ile bölünmeli ve suni oğul elde edilerek koloni sayısı kontrollü
bir şekilde artırılmalıdır.
Besin kontrolü: Kıştan çıkan arılarda besin stoğunun kontrolü şarttır. Kolonideki arı ve yavru
mevcuduna yetecek miktarda bal ve polen stoku yoksa ilkbahar beslemesine derhal başlanmalıdır.
Koloninin beslenmesinde kullanılacak olan maddeler; arıların doğal gıdası olan bal, polen ve su
karışımlarına yakın olmalıdır. Erken ilkbaharda arıların beslenmesinde polen katkılı kek kullanılması,
kovandaki nemi yükseltmediği için arı sağlığı açısından daha uygundur. İlkbahar şurup beslemesine
yöredeki ana nektar akımından 42 gün önce başlanır. Şurup 1:1 (su:şeker) oranında hazırlanır.
Şuruplama yöredeki nektar akımının başlamasından 7 gün öncesine kadar yapılabilir. İlkbaharda
uygulanacak iyi hazırlanmış bir besleme programı, koloninin güçlenmesine ve yöredeki nektar
akımından koloninin en iyi şekilde yaralanmasına yardımcı olur.

Güner Kayral
www.aricilik.info

15 Mayıs 2010 Cumartesi

TEMEL PETEK TAKMA TEKNİĞİM

Arıcı dost ve arkadaşlarım; Bloklardaki amacımız doğru ve güzel bilgilerimizi paylaşmak,daha güzeli varsa yorumla katkı yaparak en güzele ve mükemmele ulaşmak.Ben bu bloğu bu amaçla kullanıyorum.Yoksa ziyaretçi sayısı,izleyici sayısı bunlar bana bir şey kazandırmıyor.Benim bloğum faydalıysa arıcı arkadaşım ziyaret etsin,faydalansın.Tek paylaşım amacım bu.Çoğu zaman yazı yazarken kaynaklara bakma zorunluluğu hissettiğim oluyor.Buda bana bilgilerimin gelişimine katkı sağlıyor.Bugün temel petek yapıştırma tekniğimi paylaşmak istiyorum.Daha güzel ve kolay yapan varsa lütfen yorumlarla katkı yapsın.

Önce bir cezve veya kapta yeterli miktarda suyu kaynatıyoruz.Küçük tüpte kısık alevde suyumuz yavaşdan kaynarken mahmuzu içine batırıp çıkarıyoruz.
Bu tahta parçası tam çıtalarımızın içine girecek şekilde kesilerek üzeri bezle kaplanıyor.Bezin altına ince süngerde koyabilirsiniz.Bu bezle kaplı ağaçdan aparat iyice ıslanıyor.Islamanın amacı beze mumun yapışmasını engellemek için.
Mum önceden çıtaya yapıştırılıyor.Bunuda parmaklarımızla uç orta ve birkaç noktasından bastırıp çıtaya yapıştırıyoruz.iyice yapışması için tahta ile üzerinden kanallı bir tahta parsı ile bastırıyoruz.Bunun için eski çıtalarınuç kısmını ndan faydalanabilirsiniz.Kaynayan suya batırılan mahmuztam tel üzerinden hareket ettirilerekmumun tele yapışması sağlanıyor.
Yukarda resimde görüldüğü gibi sıcak suya batırılıp çıkarılan mahmuz tel üzerinden hafifçe bastırılarak hareket ettiriliyor.
Resimde görüldüğü gibi mahmuz mumu hafifçe eriterek tele yapışmasını sağlıyor.Bu şekilde yapışınca mum telden hiç ayrılmıyor.
Resimde görüldüğü gibi 1. sınıf bir yapıştırma ortaya çıkıyor.Daha iyi bir tekniğiniz varsa lütfen yorumlarla katkı yapınız.Tüm arıcılara kolay gelsin.Buyazıyı hazırlamamın amacı bazı arıcıların temel peteği mumla telin değişik kısımlarından yapıştırmasını gördüğüm için belki faydalı olabilirim amacıyla yazdım.Hoşça kalın.
Arıcı 07

3 Nisan 2010 Cumartesi

SUNİ OĞUL

Arıları,Dünyanın insanı acıtan fakat en çok sevilen,bir okadarda ürünü tüketilen çevreye atık bırakmayan tabiat dostu en güzel canlıları olarak tanıyorum...Canlılar içerisinde aile bütünlüğünü koruyan,tembeli olmayan,gerektiğinde hiç çekinmeden canını bile feda edebilen tek varlık...İşte böyle bir canlıyı çoğaltmak,üretmek onun ürününden faydalanmak,hatta para kazanmak için çaba göstermekteyiz...Bu sanal alemdede arıları ve arıcılığı sevdirme gayretini güdüyoruz.Başka bir amacımız mı yok...
Arıları çoğaltmak belki canlılar içerisinde en zor olanlarından birisi...Çünkü;Çok hassas varlıklar.Doğal oğulla kovanı zayıflatan ve zayıf düşmesine sebeb olan arıcılıkda en etkin sistem suni oğulla arı çoğaltmakdan geçer.Suni oğul bizim isteğimizle kovanlardan alınan peteklerin bir kovanda birleştirilmesiyle oluşur.Bu amaçla,değişik güçlü kovanlardan alınan petekler çok hafif silkelenmeli,üzerinde bulunan yaşlı işçilerin uçması sağlanmalı ve çıta yeni kovana konulmalıdır.Bu sistemde yeni oluşturduğumuz suni oğulun kaç çıta olmasını istiyorsak değişik kovanlardan bu kovanları etkilemeyecek,zayıflatmayacak biçimde ve sayıda petek alınmalıdır.bu suni oğul kovan oluşturmada ideal nokta 5 tane kapalı ve açık yavrulu çıta verilmelidir.Kovan 3-4 gün anasız kalınca kovana önceden hazırlanmış ana memesi veya ana arı kurallarına uygun verilmelidir.Ana memesi transfer sistemi ile oluşturulmuşsa 3 gün sonra bu suni oğul kovana ana memesi çıta kenarına tutturularak kovana verilmelidir.Hazır ana vereceksek ana arı kafesinde verilmelidir.Ana arı kafesimiz yoksa ana arı ve yanına konan birkaç işçi kibrit kutusuyla bu suni oğul kovanına verilir.Kibrit kutusunun bir tarafı arı çıkmayacak şekilde içden öne doğru hafifçe itilerek kovana verilir.Ana arımızı çıtasıylada fileye koyarak(http://arc07.blogspot.com/2010/03/arili-kovana-anali-veya-anasiz-destek.html)verebilirsiniz.Detaylı bilgi gerekirse parantez içindeki linke tıklayarak bilgi edinin.
Suni oğula ana kabul ettirilip ana arı kovana yumurta atmaya başlayınca mutlaka kovana destek gıda uygulanmalıdır.BU DESTEK KEK+ŞERBET olmalıdır.Çünkü:Yeni oluşan kovan desteklenmezse başarılı bir arı olma şansı zayıf olacaktır.Bu açıdan kovan desteklenerek hem bal stoğu yapması sağlanır,hemde ana arı yeterince yumurta atarak kovan bütünlüğünü sağlar.Yeni yavruların çıkmaya başlamasıyla sorunsuz bir arıya sahip oluruz.
Suni oğul oluştururken dikkat edilecek temel hususları anlattık.Kesinlikle unutmamalısınızki,kovanlardan çıta alırken,çıta aldığınız arılar güçlü olmalıdır.
Başarılı ve verimli bir sezon dilerim.
Hayati İNAL-Antalya.

26 Mart 2010 Cuma

DOĞAL YÖNTEMLE ANA ÜRETME TEKNİĞİ


Aslında doğal yöntem kaliteli ana üretmenin önemli sistemlerinden biridir.Bu sistemin en önemli özelliği ana üretilecek kovanı iyi hazırlamaktır.Bununda yolu farklı kovanlardan siyahlaşmış pupa çıkacak haldeki yavrulu peteklerden arılarıyla alıp 7 çıtalı bir kovan hazırlamaktan geçiyor.Bu alınan çıtalar kapalı siyahlaşmış pupa yavrulu olmalıdır.Kapalı yavrular 3-4 günlük zamanda çıkacaktır.Bu devrede kovan koyu şurup ve kekle beslenmelidir.Yavrular çıkınca boşalan peteklerden 2-3 tanesi alınır.Bunların yerine günlük yeni yumurtalı 2-3 tane petek konulur.Bu peteklerin konmasından sonrada ana yetiştirme kovanı beslenmeye devam edilir.Bu yumurtalı ve kurtcuklu peteklerin verilişinden itibaren 5. günde kontrol edilir.Kontrol sırasında kapanmış olan ana memeleri bozulur.Kovan az az beslenmeye devam edilir.10.Gündede kovandaki açık kalan ana memeleri temizlenir.10.günde kapalı olan ana memelerinin en yeniside 10 günlüktür.Ana arıda normal olarak 17 günde doğar.Bu bakımdan ana memelerinin 11-12 günlük olmasıyla ana memesi yapıştırılacak kovanlarda bölünerek hazırlanır.Ana memeleri ananın çıkmasına 3-4 gün kala kesilerek bölünen kovana yapıştırılmalıdır.Ancak meme yapıştırılacak kovanlarda 2-3 gün önceden bölünmüş olmalıdır.O zaman ana arı memeleri 10 günlük olunca meme yapıştırılacak kovanlar bölünmeli 2-3 gün beklemeli, sonrada olgunlaşan memeler 12. 13.günde bölünen kovanlara takılmalıdır.Yalnız bölme yapılırkende ana arı kovanı oluşturulurken uyulan kurallara uygun bu kovanlarda hazırlanmalıdır.Yani bölünen kovanların bölünen petekleride kapalı pupa veya kapalı ve yaşlı kurtcuklu olanlar tercih edilerek hazırlanmalıdır.
Ana arı üretmenin en uygun ayı nisan ayının 2. yarısı ile mayıs ayı boyunca olan zamandır.Bu zamanda üretilen ana arılar kaliteli olacaktır.
Analarının kaliteli,kovanların güçlü,balınız bereketli olsun.

ARICI 07 Hayati İNAL


11 Mart 2010 Perşembe

İLKBAHAR ÇALIŞMALARINDA YAPILACAK İŞLER


İlkbahar çalışmaları 15 şubatla başlayıp yerine göre 15 nisan dönemine kadar yürütülecek çalışmaların tamamıdır.Bu çalışmanın temel iki amacı Arıları hastalık ve zararlılardan arındırarak bal sezonlarına hazırlamaktır.Ülkemizde bal sezonları bölgelere ve bitki akışına göre 15 nisan gibi başlamakta olup,kasım ayına kadar(Çam Basrası) devam etmektedir.Ülkemiz flora bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir.Temel eksiklik,melezleşmiş ve özelliğini kaybetmiş verimsiz veya verimi düşük ana arılardır.Bu sorunun ülke bazında mutlaka çözümü gerekmektedir.Bununda tek yolu Bir üniversitenin Ziraat fakültesinin bu işi üstlenmesi olacaktır.
İlkbahar çalışmaları arılık yeri ile başlar.Bu çok önemlidir.Arılık yeri polen ve nektar kaynaklarının içinde olması büyük avantajdır.Kışdan yaşlı çıkan işçi arılar yenileri çıkıncaya kadar fazla uçmadan yakından polen ve nektar toplayabilmelidir.Ayrıca polen ve nektar kaynaklarına yakın koloniler çabucak güçleneceklerdir.
Kovan iç bakım ve temizliği yapılmalıdır.Güneşlik ve ılık günde kovanlar açılarak içlerinde biriken atıklar spatula ile temizlenmeli,porlanmış petekler varsa arılığın dışında bir ateş yakılıp alevde ısıtılmalı,alev banyosu yaptırılmalıdır.Bu şekilde porlanan petekler ,içlerinde güve örümcek karınca vs küçük zararlılar alevde yakılarak petek dezenfekte edilir,ayrıca arıcıya petek süzme gibi bir ek işdende kurtarır.Kışdan bekletilerek çıkarılan örük peteklerde bir uzunca maşa ile tutulup eritilmeden hızlı biçimde alevden geçirilerek yenilenme ve dezenfekte işi yapılmalıdır.Alev banyosu kovana verilen peteğin mum kokusunu arının algılamasını ve peteği sevmesini sağlar.
İlkbaharda teşvik şuruplama ve bakımıda önemlidir.Kuluçka döneminde kovanların iyi ısıtılması gerektiği,bol besin ihtiyacı ve petek örme gibi işler,arının aktif beslenmesini gerektirir.Bunu sağlamakta arıcının işidir.Düzenli aralıklarla başlangıçta haftada 2,sonrada haftada veya 10 günde 1 olmak üzere 1 litre kadar şurup takviyesi uygun olacaktır.
Diğer bir konuda ana arıların verimliliğidir.Ana arıları verimsiz koloniler ne yapılırsa yapılsın yeterince gelişmeyecekler,bal sezonlarına kovanları hazırlayamayacaklar bu tür kovanlarda arıcıya hem yük,hemde masraf olacaktır.Bu bakımdan ana arıları verimsiz olan kovanlar tesbit edilip işaretlenmeli,onlara yeni analar alınıp veya yetiştirilerek anaları değiştirilmelidir.Analarının öldürülüp kendilerine ana çıkartılması yanlış yöntem olup,hem 1 ay zaman kaybı hemde kalitesiz ananın ırkının devamına zemin hazırlamaktır.Bu bakımdan bu tür arılara arılığımızda bulunan kolonilerden verimli olanlardan transfer sistemiyle ana üretilip verilmesi gerekmektedir.Bilhassa genç arıcılar hatda bütün arıcılar kendi arılıklarında ana arı yetiştirmelidir.
İlkbahar döneminde yeterince zayıf olan ve geride kalan koloniler işçi bakımdan fakir olduklarından gelişmeye yönelik çalışmalarıda zayıf olacaktır.Bu sorunun çözümünü şu şekilde yapmalıyız.Zayıf durumda olan kolonilere polen desteği yapılmalıdır.Polen yavru beslemenin temel besinidir.Koloni polen getirmede sıkıntı yaşıyorsa bu tür kolonilere sürekli kek desteği yapılmalıdır.Bu kek arıya polen desteği sağlayacaktır.Çam ve basra balında çalışan arıcılarda arılarının yavru atışını ve beslemesini sürekli kek desteği ile yapabilirler.
İlkbahar çalışmalarının diğer önemli bir desteğide arının kuluçkalık dediğimiz bölgesinin sürekli geliştirilmesi gerektiğidir.İyi bir kolonide ilkbaharda 7-8 çıta civarında kapalı yani pupa halinde yavru bulunmalıdır.Bunu sağlamanın temel şartı ana arının peteklere yumurta attığı taban kuluçkalığa boş örülmüş petek takviyesi yapılmalıdır.Altda kapanmış pupalar alınıp ballığa çekilmelidir.Ballıkda yavruların çıkmasının ardından boşalmaya başlarken bu petekler hemen aşağıya verilir.Tam boşalması beklenmez.Boş peteklere arılar hemen bal serpecektir.Onun için arıcı sıkı kontroller yapmalı günü gelen tam siyahlaşmış yavrulu petekden yavrular çıkmaya başlayınca bu peteği kuluçkalığa indirmelidir.Kuluçkalıktaki henüz yeni kapanmış beyaz görünümündeki yavrulu çıtada yukarıya çekilir.Bu yöntem ana arının çalıştığı alanı daraltarak verimli çalışmasını sağlar.Bu çalışma kuluçkalığı kovanın tabanına tam yaymayıda sağlar.Zaman zaman polenli çıtalarda kontrol edilerek düzenlenmelidir.3 çıta arasında bir polenli çıtada bulunması yavru beslemede kolaylık sağlar.Polenli çıtaların en sona veya ballığa çekilmeside diğer yanlışlardan birisidir.Arı polen stoğuyla yavrularına besin depolamaktadır.Siz bu besini alıp yavrudan uzaklaştırırsanız arıyı yoracaksınız veya başka bir polen stoğu yapmasına fırsat vereceksiniz.Bu doğru bir iş değildir.
İlkbahar çalışmalarının önemli ve etkin çalışmalarından bir diğeride arı zararlıları ile mücadeledir.Bilhassa son bahar veya kış döneminde varroa mücadelesi yapmamışsanız sürekli varroa ile mücadele konumunda olmalısınız.Zaten yapsanızda bir değişiklik olmayacaktır.Doğal ortamdaki varroalar arılarınıza polen veya nektar toplerken yapışacak kovana gelecektir.O zaman yapılacak en doğru iş hem arıları bahar ayında bala hazırlamak hemde varroadan korumak olmalıdır.Sakın ben şunu yaptım bunu yaptım diyerek tembellik yapmayınız.Varroa sizi beklemez.Sonbahara kadar kovanınızda güçlenerek sonbahar ayında kovanlarınıza ağır tahribat yaparak kışa girmeden sönecek veya zayıf gireceklerdir.
İlkbahar ayında yapacağınız diğer bir çalışmada kuluçkalığın sıkışmasına fırsat vermemek olmalıdır.Sıkışan veya anası yaşlı olan kovanlar hemen ana arı memeleri oluşturup oğula yöneleceklerdir.Doğal oğulu kırmanın tek yolu kuluçkalığın sıkışmamasını sağlamakdan geçer.Başka bir yöntemide sıkışmaya başlayan arılardan çıta alarak suni oğullar üretmek veya zayıf kovanlara arı aktarmak olacaktır.Bilhassa zayıf kovanlara siyahlaşmış günü gelmiş kapalı pupa petekler veya peteklerin arılarıyla birlikte file torbalarla verilmesi yöntemidir.Bu file yöntemi pencere telinin çıtayı alacak şekilde ağzına fermuar dikilmesdir.arılı petek file torbaya konup fermuarı kapatılarak zayıf arılı kovana verilir.ortalama 36 saat sürede yeni kovanın kokusuna alışır.Kovandaki arılarda yeni gelenlerin kokusuna alışır.Torbadan çıta çıkarılır.Kovana bırakılır.Zayıf kovanlarınızıda bu yöntemle güçlendirmeniz mümkündür.Bende kendi arılığımda bu yöntemi uyguluyorum.Zayıf arılarada uygulamaya devam edeceğim.
Bu yazımızda bazı teknik konularla sizlere yardımcı olmaya çalıştık.Baharınız ve yazınız,sezonunuz bereketli olsun.

Arıcı 07 ANTALYA


Arıcı 07 ANTALYA

23 Şubat 2010 Salı

ANA ARIDA YUMURTLAMA ETKİNLİĞİ

Baharın yaklaşımıyla ana arıda yumurtlama etkinliği önem kazanmıştır.Çünkü:Ana arı iyi yumurta üretmeli ki koloni gelişsin,sezonun değişik zamanlarındaki nektar kaynaklarını değerlendirerek arıcıya ürün kazandırsın.
Ana arının Yumurtlama etkinliğini iki temel faktör çok etkilemektedir.Verimliliği %95 bu iki faktör etkileyecektir.1.si:Düzenli ve kaliteli ilkbahar besleme ve desteği 2-Ana arının temel ve yapısal özellikleri.Bu yazıda beslemeden ziyade ana arının temel üreme sistem özelliğinden bahsedeceğim.Kısaca beslemeyi şöyle açıklamak isterim.Ana arının yumurta üretmesi için a-Sıcaklık b-)polen c-)besin kaynağı d-)arı sütü üretecek genç arılara ihtiyaç bulunmaktadır.Bahar yaklaşırken ana arı yavaş yavaş yumurta bırakır.Bu bıraktığı yumurtalardan genç arılar 21 günde çıkmaya başlayacaktır.Çıkan bu genç işçiler 3-12.günler arası mükemmel arı sütü üreteceklerdir.Bu dönemde arı kolonisi besin takviyesi alırsa genç işçiler iyi beslendiğinden vede ana arıyı da beslediğinden yumurta atış hızı ana arıda artmaya başlayacaktır.Takriben deniz iklimi yaşanan bölgelerde 15 şubatdan sonra,karasal iklim bölgelerindede 1 martdan sonra yumurta atışı ve koloni gücü artmaya başlayacaktır.Besin( 3-12 günlük işçi arı) ve polen kovana geliyorsa kovanda hareket başlamış demektir.Bu versiyonu izlemenin tek yolu arılıklarda suluklar bulunmalıdır.Yavru atışı ve yumurta atışı hızlanınca arının su ihtiyacıda artar.Buna mukabil arıda kolay ve yakın su kaynağına yönelir.Arılığınızda su kaynağınız suluğunuz varsa burayı takip ederek kovanlara şurup ve kek takviyesini kolayca ayarlayabilirsiniz.Çünkü; yeni yavrulu kovanların su ihtiyacı oldukça çoktur.
İşçi arının üreme sistemi çok az gelişmiş olmasına rağmen ana arının üreme sistemi ileri derecede gelişmiştir.Kovanda ana arının salgıladığı feromonlardan dolayı işçi arılara yetecek kadar arı sütü verilmesine rağmen,ana arı yoksa feromon kokusuda olmadığından çok sayıda ana arı evi ve içi bol miktarda arı sütü ile dolacaktır.Bu demektirki ana arı feromon salgısıyla işçi arının üreme sisteminin gelişmesini engellemektedir.Bundan dolayı işçi arılar dişi olmasına ve ana arı ile aynı genetik yapıya sahip olmasına rağmen kısırdırlar.Ana arının vajinasından sonra çift kanal halinde yumurtalığı bulunmaktadır.Bu yumurtalıklar çok miktarda yumurta kanallarından meydana gelir.Ana arının verimliliğine en çok etki eden temel sebebde yumurtalıktaki yumurta kanal sayısının durumudur.Yumurta kanallarının sayısı 260 ile 380 arası değişmektedir.Bu sayının farklı olmasının sebebi ana arının yetişme şartlarıdır.Günlük yumurtadan bol arı sütü ile ana arı üretmek için beslenen ve ana arı olan analar maksimum yumurta kanalına sahip olacaklardır.Birde 2-3-4 hatda 5 günlük kurtcuklardan üretilen analar işçi olarak düşünülüp ani kararla anaya dönüştürüldüğünden,başlangıçda yeterli arı sütü beslemesine tutulmadığından dolayı dişilik sistemi yeterince gelişmemiş olarak yetersiz doğan ana arılar olacaktır.Dişilik sistemi gelişmediğinden çiftleşme uçuşunda düşük sayıda çiftleşmeye girecek spermateka kanalı spermle çabuk dolduğundan yetersiz ve verimsiz olacaklar,az sayıda yumurta atacaklar,çoğu kezde bu yumurtaları peteklerin ortasına dairesel bırakacaklardır.Maksimum gelişen ana arılarda çok yumurtlama özelliğinden bütün petek gözlerine yumurta bırakacaktır.
Ana arının yumurta kanalı olan ovarioller günlük ortalama ilkbahar mevsiminde 4-5 yumurta üretir.Yumurta kanalı 380 veya 400 olan bir ana arıda günlük 1800- 2000 yumurta atacak demektir.Bu hızda zaten 30 gün yumurta atacağını düşünürseniz bir ayda 50- 60.000 işçi arı üretilecektir.Yalnız kovanlar bu pozisyona ulaşmaya başladığında yani günlük yumurta atışı peteğin yüzlerini doldurmaya başladığı zamanlarda mutlaka destek beslemesi yapılmalıdır.
Petek gözlerine bırakılan yumurtaların kaç günlük olduğunuda şöyle anlarız.Yumurtanın peteğin ortaına temas eden kısmı yapışma özelliğine sahip olduğundan ;Dik duranlar 1 günlük,yana eğik olanlar iki günlük,tabana yatmış olanlarda üç günlük yumurtalardır.Dişi işçi ve ana arı döllenmiş yumurtadan meydana geldiği için 32 kromozom taşırlar.Erkek arılarda döllenmemiş yumurtadan meydana geldiği için 16 kromozom takımına sahiptir.Erkek arılar döllenmemiş yumurtadan olduğu için,zaman zaman yalancı ana dediğimiz bazı işçilerin attığı yumurtalar kovanı erkek arı ile doldurur.Ana arısını kışın kaybeden kovanlar yumurta olmadığından bir yalancı ana oluşturarak badanoz dediğimiz erkek arılar tarafından istila edilerek kovanın sönmesine sebeb olabilirler.
Değerli arıcılar bu günlerde kovanlarınızı iyi sıcak tutunuz.Bilhassa üst kısımlarından hava kaybını önleyiniz.Bilinizki,kovan içi sıcaklığı yeterli düzeye ulaşmadıkça ana arı yeterince yumurta bırakmayacaktır.Kovan iç sıcaklığı yeterli düzeye ulaşınca peteklerdeki yavrular ısıyla korunduğundan dolayı yumurta atışıda hızlanacaktır.Sağlıklı günler,verimli arıcılık baharı ve yazı yaşamanızı dilerim.

11 Şubat 2010 Perşembe

ARILARDA YAVRU BESLEME VE BESİN AKTARIMININ ÖNEMİ

Hayatın temel taşlarından olan ve canlılık özelliğini ifade eden beslenme canlının küçüklüğünde yapamadığı bir iş olup,büyüklerince bakılması hayatın bir kuralıdır.Bu iş arılardada böyledir.Arı kolonisinde besleme görevi işçi arılarca yapılır.İşçi arıların ömürlerinin üçüncü günü başlayıp 12.günü sonuna kadar devam eden besleme görevi oldukça hassas bir görevdir.Çünkü:Bu dönem genç işçi arının salgı bezlerinin maksimum boyutda çalıştığı bir dönem olup bol miktarda arı sütü salgılarlar.12.günden sonrada salgı bezleri arı sütü salgılayacak durumdadır.Ancak miktarı düştüğü için bu işi daima genç işçiler yapar.Kovanda genç işçilerin az olduğu dönemde ana arının yumurta atışı yüksek bile olsa üretilen arı sütü miktarı kurtcuklara yeterli düzeyde olmazsa fazla kurtcuklar,yeterince beslenemeyenler petekden atılır,petek gözü temizlenir.Bu bakımdan bahar beslemesi önemlidir.Bahar beslemesinde vitaminli koyu şurup veya sıvılaştırılmış bal verilmelidir.Çünkü:Arı sütü üretmek için genç arılar iyi beslenmelidir.Takviye besinle veya şurupla arı kolonisinin hızlı gelişmesinin ana sebebide arı sütü üreten genç işçilerin kolay beslenmesi sonucu bol miktarda arı sütü üretecek pozisyona gelmesini sağlar.Bu duruma örnek olarak süt inekleride gösterilebilir.süt inekleri ile genç işçiler görev bakımından aynı görevi yaparlar.Genç işçi 9 gün çok verimli,süt ineğide 6 ay çok verimli bir konumda bu görevi yürütür.
Besleyici arı peteğe yumurta bırakıldıkdan sonra peteği ziyaret etmeye başlar.Bu ziyaret düzenli ve belirli aralıklarladır.Bu ziyaretler kısa olup ortalama 3 sn kadar sürer.Günde 1-2 kezde larvanın durumu kontrol edilirken uzun ziyaret yapılır.Uzun ziyaretde en fazla 15-20 sn sürer.Kontrol sırasında larvanın besin ihtiyacı olduğu durumda 1-3 dakika arası larvaya besin arı sütü aktarılır.Larvanın ilk iki günü en hızlı geliştiği dönem olduğundan çok fazla arı sütü verilir.Larva arı sütü içerisinde yüzer.Daha sonra 3.günden itibaren arı sütü azaltılarak ihtiyacı kadar verilir.İşte bundan dolayıdırki,ana arı üretiminde kullanılacak larvalar en fazla bu dönemi kapsar.Ama doğrusu 12-24 saatlik larvaların seçimi olmalıdır.Larvaların beslenmesi 8. gün sonunda sona ermiş olup,göz kapatılarak pupa(Başkalaşım)dönemi başlar.Bu bakımdan bakıcı arıların günlük larva ziyaret sayısı 1000 in üzerindedir.(1300-1400)
Bunun dışında genç işçiler ergin işçilere hatda ana arıyada besin aktarımı yaparlar.Arıların besin aktarımı 3.gününde başlayıp yaşamları boyunca sürer.Besin aktarımı ihtiyacı olanı aç olanı doyurma işidir.Besin aktarımıda 5 ile 20 sn arası sürer.Arılar bu şekilde suyuda birbirlerine aktarabilirler.Bir arılıkdaki suluklarda arı sayısının çokluğu veya azlığı kovanlardaki besleme işiyle doğru orantılıdır.Eğer kovanda yavru çoksa suluklarda arıda çoktur.Yavru azsa arıda su isteği azalacaktır.
Değerli arıcılar bu açıdan baharın yaklaştığı şu günlerde gerekli ve teknik hazırlıkları yapınız.Mümkünse arılığınızı invert koyu şerbetle beslemeye alın.Ancak bu besleme sırasında tek seferde verilen şurup miktarı 0,5 litreyi geçmemeli besleme mümkünse gün aşırı veya 3 er gün aralıklarla öğleden sonraları yürütülmelidir.Bu şekilde yapılan bir bahar çalışması güçlü kolonilere ulaşmanızı hızlandırarak çabuklaştıracaktır.Baharınız şen,kolonileriniz güçlü olsun.

Arıcı 07 ANTALYA

7 Şubat 2010 Pazar

BAL ARILARINDA MUM SALGILAMA VE PETEK İŞLEME

Bal arılarının petek işlemesi ve gelişimi baharla birlikte ortaya çıkan gelişim ve kovanın büyüme ve nektar toplama isteğiyle doğru orantılı olan bir olaydır.Petek işlemeyle birlikte üreme ve gelişim hızlanır,ana arının yumurta atışı maksimum düzeye çıkar.
Peteğin yapımında sadece bal mumu kullanılır.Bu bal mumu 12-18 gün arası olan işçi arıların nektar ve bal tüketerek vücutlarından salgıladıkları bir maddedir.Bal mumu üretimi sırasında kovan iç sıcaklığı 33-36 derece arası olmalıdır.Bu açıdan bahar girişinde kovanlar uygun aparatlarla sıkıştırılmalı ve üstden ısı kaybını önleyecek maddelerle korunmalıdır.Bal mumu karın altında bulunan 3. ile altıncı halkalar olan 4 halkada üretilir.petek işleyen ve mum üreten arılar petek üzerinde birbirlerine zincir gibi bağlanırlar.Bu bölgede genç arı yoğunluğu artar.Arılar mum işlerken lastik gibi uzayıp kısalarak,adeta karın halkalarınında körük gibi açılıp kapanmasını sağlarlar.Bu sırada karın halkaları arasında üretilen ve körük gibi açılıp kapanmayla sıkıştırılan mumlar oradan alınarak kullanılacağı yere taşınır.Salgılanan mumlar ayaklar yardımıyla ağıza götürülerek,sıcacık bir vaziyetde kullanılacağı yere taşınır.Bal arıları 1kg bal mumunu üretmek için ortalama 5-8 kg arası nektar ve bal tüketirler.1 kg bal mumunda hazır alınırsa 14- 15 petek bulunur.Bunuda arılar yine kabartmak için bal mumu kullanırlar.İşçi arılarda karının 3 ile 6 ıncı halkası arasında bulunan bal mumu bezlerinin en üretken olduğu dönem 12 ile 18.gün yaş aralığıdır.Yapılan araştırmalar kovana gelen polen miktarı ile bal mumu salgılama arasında doğru bir orantı olduğunu gösterir. Polen ve nektar akımı arttıkça bal mumu üretimide artacaktır.Bu bakımdan baharın olgunlaşmaya başladığı dönemlerde bal arılarının petek örümünü hızlandırmak için takviye besin verilebiceği fikrini desteklemektedir.Bu takviye besinler polenli kek ve vitaminli invert şuruptur.Her4 arıcı bu iki meteryali edinmeli,üretmeli ve gerektiği zamanlarda kullanmalıdır.
Arıların bal mumu ve petek örmedeki becerisini anlamanın en güzel yolu ve günü,kapalı ve yağışlı bir bahar gününde güçlü bir arıya verilen hazır peteklerin 2-3 tanesinin bir günde kabartıldığını görebilmektir. Saygılarımla...
Arıcı 07 ANTALYA

15 Ocak 2010 Cuma

ARILARDA HABERLEŞME

ARILIĞIMIZDAN BİR GÖRÜNTÜ.
Bal arısı canlılar içerisinde insanlardan sonra haberleşmeye en çok değer veren canlılardan birisidir.Ancak bu haberleşmenin şekli ve biçimi arılara göre özeldir.Bundan dolayı haberleşme ihtiyacı olan birey işçi arı haberleşme şeklini diğer işçilere aktarır.Bundan doladırki,tatlı bir şerbete veya bala bir arı konarsa çok kısa bir süre sonra oraya arıların akın akın geldiğini görürsünüz.şimdi bu haberleşmenin nasıl yapıldığını anlatalım.
Arılar hareketleriyle,kimyasal salgılarla, uyarılarla,sesle,dokunmayla ve elektiriksel sinyaller kullanarak diğer işçilere mesajla bilgi iletirler.Bu mesajlar sinir sistemleri yardımıyla beyinlerine iletilerek değerlendirilir.Ayrıca besin kaynağını ,su kaynağını ve bu tür istekleri kolonideki diğer işçi bireylere dans ederek anlatır.Asla bencillik yapmaz.kendim toplayayım demez.Bu besin maddelerinin yerini anlatırken arı dansını kullanır.Arı dansı petek üstünde yapılır.Birçok arıcı bunu görmüştür.Ama neden bunu yaptığını bilemez.Arı bu amaçla iki tür dans yapar.Bunlardan birisi olduğu yerde petek üstünde dönerek dairesel bir dans yapmasıdır.Diğer dans metodu ise kuyruk sallamadır.Genel olarak arılar sık sık yön değiştirerek bu dansla karşıya mesajı iletitirler.genel olarak bu dans sırasında her yöne 1-2 halka çizilir.Dans birkaç saniyede bittiği gibi 1 dakika civarındada olabilmektedir.Bu dans bitince tarlacı işçiler kovan ağzına hareket ederek hızla hedefe giderler.İşte bu iletişim dansından dolayı bir yerde bulunan arıların tamamı aynı kovandandır.Dairesel dans yakın mesafedeki besin kaynakları için kullanılır.Bundan dolayı yakın 100 m kadar olan besin kaynakları bu dansla anlatılır.Bunu basit bir deneyle görebilirsiniz.Arılığın civarına dondurma kaseleri ile şerbet koyun.Takriben 10 dakika sonra kovanlardan birisini açarsanız bu dansı yapan arıları görebilirsiniz.Uzak mesafelerdeki besin kaynakları için kuyruk dansı yapılır.Bu dansı yapan işçi arı ''D''şeklinde bir yarım daire çizer.Bu dasda arı dansa başladığı noktanın tam karşına gelince düz şekilde başlangıç noktasına gider.Bunu tamamlayınca yarım daireyi ters şekilde tamamlar.Dansın en büyük özelliği düz şekilde hareketi esnasında vücudundan titreşimler yaparak düşük frekanslı bir ses çıkarmasıdır.Bu titreşimlerin sayısı kaynağın mesafesini anlatır.Bundan dolayı çıkardığı bu düşük frekanslı ses mesafenin anlatılmasında haberleşme amaçlı olarak kullanılır.Bir başka özellikde dansa ayırdığı zamandır.İki yarım daire arasında düz gidişlerde geçen zaman dilimi olan 15 saniye içerisindeki titreşim sayısı mesafeyi doğrudan anlatır.15 saniye içinde yaptığı düz koşu 9-10 ise mesafe 100m,7 ise 600m,4 ise 1000m,2 ise 5000-6000m civarıdır.Arı bu dansı petek üstünde yaparken güneşi baz alarak yönü tayin eder.Buda petek üzerinde aşağı,yukarı öne ve arkaya doğrudur.Bu yön kavramından dolayı kovanlar arılıkda yerleştirilirken mutlaka mümkün olduğu ölçüde yön olarak güney(Kıble ye doğru kovan ağzı)çevrilerek konulmalıdır.
Bu konuda daha detaylı bilgiye sahip olmak isteyen arıcı arkadaşlarımız Prof.Dr.MUHSİN DOĞAROĞLU'nun '' Arıcılık Teknikleri''adlı kitabından faydalanabilirler.(sayfa 41-48)Bu yazı tarafımdan bu kaynakdan özet şeklinde okunarak kısaltılarak yazılmıştır.
Başka bir yazıda buluşmak niyetiyle hoşça kalın.

12 Ocak 2010 Salı

ANA ARININ OLUŞUM SEBEBLERİ



Ana arı...Kovanın herşeyi.Keyfinden dememişler kraliçe diye.Hiç bir canlıda yok ona olan ilgi ve bakım...Krallardan bile üstün bakılır onlar.Sonlarımı,güçsüz ve yumurtasız kalınca,anında idam...İşçi arılarca boğulurlar.
Ana arıların değiştirilme veya kovanın yeniden ana arı yapma sebeblerini şu şekilde açıklayabiliriz.
.Kovanda Ana Olmayışı;Kovandaki ana arı değişik faktörler sonucu yok olursa fermon salgısı kalmadığından dolayı genç işçilerce 3-4-5 günlük kurtcuklardan alel acele çevrilerek ana üretme telaşı kovanı kaplar.Sonuçmu;Verimsiz ve kalitesiz analar diyebiliriz.
.Ana yenileme:Kolonideki ana arı uzun süre arıcı tarafından değiştirilmezse ana arı yaşlandığı, yumurtlama özelliği azaldığı ve fermon salgısı azaldığı için,mevcut ana kovanide yavaş yavaş yumurtadayken genç işçiler itina ile günlük kurtcuklardan seçerek ana memesi oluştururlar.Bu tür oluşan analar genelde verimli olurlar.Ancak oğul verme meyili yüksek olduğu için tercih edilecek bir metod değildir.
.Bazende kovanlardaki mevsimlere bağlı hızlı gelişim kuluçkalığın çabucak dolması ve daralmasına sebeb olur.Bu durumda kovana ballık (Üstlük)konmazsa kovanın her peteğine ana memesi çevrilmek suretiyle yeni analar üretme çabasına kovan yönelir.Bu tür kovanlardaki analarda kaliteli olurlar.Bu tür işlemde oğul salma riskinden dolayı tercih edilmez.Çünkü:Ana memeleri oluşur oluşmaz eski ana kendisine bağlı işçilerle birlikte kovanı terk eder.Buna oğul denir.
.Nadirende olsa bazen genç analarla bile kovanlarda ana kaybı veya mevsimlere bağlı oğul salma ana değiştirme sebebleridir.Bazen yeterince
gelişemeyen kovanlar sonbahar içinde kovandaki anayı keserler.Yedekde ananız yoksa başka bir kovanla birleştirilmelidir.
Başka bir yazıda buluşmak üzere ...Hoşça kalın...


ARICI 07
Antalya




10 Ocak 2010 Pazar

BAL ARISI KOLONİSİ

Bal arısı kolonisindeki nüfus,arı sayısı mevsime göre değişmekle beraber,gün dönümü adı verilen 21 haziranda maksimum düzeye ulaşır.Bu sayı şöyle olur ortalama olarak...1 Ana arı,2000 kadar erkek arı ve 80.000 işçi arı.Olması gereken budur.Ancak Ülkemizdeki arıcılarımızın ancak %25 i bu rakama ulaşarak arıcılık yapmaktadır.Bu rakamdaki bir kovan arı,bir kuluçkalık ve 2 ballıkdan oluşur.Arıcılarımız bu tür arıya 3 katlı derler.Aslında olması gereken budur.Bu duruma ulaşan bir arı kolonisi 80 kg bal verir.Bu bal tek seferde alınmaz.mevsim boyunca en az 2 hasatla bu miktara ulaşabilinir.Arıcılarımız bu miktardaki balı alabilmek için arılığını 3-4 kez taşımalıdır.Bununla ilgili bitki ve nektar araştırması 1 yıl önceden veya kış dönemindede yapılabilir.
Arı heveslileri,arı sevdalıları...Arıcılık yapmak hobi işi değildir.Çoğu insan buna hobi olarak bakar.Arıcılık temel bilgi beceri ve sevgi isteyen bir işdir.Bilgi Ana arı ile başlar.Ana arı kolonide tekdir.Ama bütün işçi ve erkek arıların anasıdır.Bu bakımdan ana arının performansı çok önemlidir.Bunu iki şekilde yapabiliriz.1.Satın alarak...İyi bir işletmeden olmalıdır.2.Mutlaka ana arı üretme metod ve tekniklerini öğrenmeliyiz.Bununda en teknik metodu transfer tekniğidir.(Bu metod ayrıca ele alınacaktır.)
Ana arı kolonideki birliği sağlar,tüm dengeler onun üzerine kuruludur.Bunuda baş kısmındaki her iki yanağın altındaki torba şeklinde bulunan salgı bezlerinden salgılanan feromonlarla yapar.Bu feromonla;
.Çiftleşme uçuşunda erkek arıları uyararak kendine doğru gelmelerini sağlar,
.Kovanda işçi arılar içinden yalancı anaya dönüşü engeller,
.Koloni içindeki düzeni sağlar,
.Genç işçileri kendisine doğru çeker.(Bahar ayında bakarsanız ana arının çevresinde ona hizmet eden işçileri görebilirsiniz.)
.Kovanda başka bir ana üretilmesini engeller,
.Soğuk havalarda arıların salkıma oturmasını sağlar,
.Dış tehlikeler anında işçilerin dışarıya çıkmasını engeller.(Arı kuşları)
.Kovan içinde işbirliği ve görev dağılımını düzenler...Bu işleri feromon salgısı yoluyla yapar.Bu bakımdan kovandan ana arı alınınca veya ölünce feromon salgısı kesileceği için hemen yeni bir ana arı üretilmesine geçer.
Birazda ana arının yumurta yumurtlama özelliğinden bahsedelim.Ana arı yumurtayı ovaryumda üretir.Ovaryumda ortalama olarak 280-360 arası ovariol bulunur.Bu ovarioller yumurta üretirler.her bir ovariol bahar ayında 4-6 arası yumurta üretecektir.4 yumurta ürettiğini düşünürsek 350 adet ovariol bulunursa günlük 1400 yumurta üretiyor demektir.Gerçekdede bunu tam belirlemenin yolu vardır.kendiniz petek gözlerini sayıp yakın takibe alırsanız ana arının o peteğe gelip ne kadar zaman kalıp kaç yumurta ürettiğini hesaplayabilirsiniz.Ana arı yumurtayı ilk yumurtladığında yumurtanın yapışkan maddesinden dolayı dik durur.2. günde yumurta yana eğilir.3.gündede tabana yatmış haldedir.işçi arı çıkaracak yumurta döllendiğinden 32 kromozom taşımakta,erkek arı çıkaracak yumurta döllenmediğinden 16 kromozom taşımaktadır.Ana arı ortalama 8-10 saniyede 1 yumurta yumurtlar.Yumurtayı 1-2 saniyede petek gözüne bırakır.100 civarında yumurta bırakınca dinlenir ve işçilerce arı sütüyle beslenir.Yumurta atmaya peteğin ortasından başlar,elips şeklinde yayıularak kenarlara doğru genişler.İşte bundan dolayı arıcı bilmeliki bahar mevsiminde kovanlar düzenli aralıklarla takviye besin verilmelidir.Çünkü;Bu ayda kovanda besin tüketimi maksimum seviyededir.Düzenli aralıklarla yapılan kaliteli kek veya kıvamlı vitamin katkılı şurup kovanlarınızın sağlıklı gelişimini sağlıyacaktır.
Yazımızın devamını bekleyiniz...Hoşça kalın.