12 Haziran 2010 Cumartesi

ÜÇ AYLARIN ÖNEMİ

Üç Aylar, kamerî aylardan Recep, Şâban ve Ramazan aylarıdır. Bu mübârek aylardan birincisi olan Receb'in mânevî değerine, Kur'an-ı Kerim'de ve sevgili Peygamberimiz'in hadis-i şeriflerinde işaret buyurulmuştur. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin..."(1)[/DimGray]

Bu Âyet-i Kerime'de işaret buyurulan "haram ayları"nın Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) şu hadis-i şerifleriyle açıklamışlardır: "Muhakkak ki zaman Allah'ın yarattığı günkü şekliyle olup akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylardır. Bunlardan üçü peşpeşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, bir de Cemaziyelâhir ile Şâban ayları arasında olan ve Mudar Kabilesi'nin ayı Recep'tir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.) Üç Aylar hakkında şöyle buyururlar: "Recep Allah'ın ayı, Şâban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır."(3) "Ey Allah'ım! Recep ve Şâbanı bize mübârek kıl, bizi Ramazan'a kavuştur."(4) Recep ayı, gerek İslâm'dan önce, gerekse İslâm'dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslâm dini gelmeden önce bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes bu ayda kendisini emniyet ve selâmette hissederdi. İslâm güneşinin doğmasından sonra da -ilâhi hikmet ve takdir gereğince- bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay Regaib ve Mirac gibi mübârek geceler ve ilâhi tecellilerle şereflendirildi. Ülkemizde de asırlardır bir "Üç Aylar" geleneği oluşmuş Ramazan'a hazırlık bununla başlar hale gelmiştir.

Bu mübârek aylar içerisinde öyle feyizli geceler vardır ki, Yüce Allah'ın rahmet ve mağfireti bu gecelerde müminler üzerine yağmur gibi yağar. Recep ayının ilk Cuma gecesi olan Regaib kandili, Allah Teâlâ'nın kullarına bol bol bağışta bulunduğu, az ibâdetlerine karşılık çok ecir verdiği bir rağbet gecesidir. Regaib gecesi, duâların kabul olunduğu ve Allah'ın, isteyen kullarına ihsan ve ikramının bol bol olduğu bir gecedir. Regaib Kandili, Recep ayının 27. gecesindeki Mirac ve Şâban ayının 15. gecesindeki Berat Kandillerini, Ramazan ayını, Kadir Gecesini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını müjdeleyen mübârek bir gecedir.

Recep ayı içerisinde bulunan bir başka mübârek gece de Mirac gecesidir. Mirac gecesi, Allah'ın sevgili kulu ve Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.s.)'i; Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya ve oradan da göklerin ilâhî derinliklerine yükselttiği gecedir. Mirac gecesi, Yüce Allah'ın Sevgili Peygamberimiz'e büyük hakikatlerin ilâhî sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilahî vahye muhatap kıldığı, kendi âyâtını ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği, mü'minlere namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de ilâhî lütuflarla dolu olan mübârek bir gecedir.

Üç Ayların ikincisi olan Şâban ayı ve onun onbeşinci gecesi olan Berat gecesi de müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin, diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibâdet edilmesi adet halini almıştır. Bu gece hakkında Peygamberimiz (s.a.s.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. "Allah Teâlâ -rahmetiyle- Şâban'ın 15. gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından fazla kişiyi bağışlar." (5) Diğer bir rivayete göre de Hz. Peygamber (s.a.s.); "Şâbân ayının ortasında gece ibâdet ediniz, gündüz oruç tutunuz, Allah o gece, güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, Ôyok mu benden af isteyen, onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle! der." (6) buyurmuştur. [/I]

Bir kısım alimlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan, Mekke'deki Kâbe istikametine çevrilmesinin; Hicret'in ikinci yılında Berat gecesinde vukû bulduğunu kabul etmeleri de bu geceye ayrı bir önem kazandırmıştır. Bu rivayetlerle, Hz. Peygamber'in Şâban ayına ve özellikle bu ayın onbeşinci gecesine ayrı bir önem vererek, onu ihyâ ettiğine dair diğer rivayetleri gözönüne alan İslâm bilginleri, bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevâba vesile olacağını söylemişlerdir.(7)

ÜçAylar'ın sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir Gecesi'nin ise dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlamıyla Kur'an ayıdır. Ramazan'ın diriltici özelliği, bütün insanlığı huzura ve saâdete kavuşturmak için yeryüzüne gönderilen Kur'an-ı Kerim'in bu ayda inmeye başlamasında(8), bin aydan, yani seksen küsur yıllık bir ömürden daha hayırlı olan Kadir Gecesi'nin(9) bu ay içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır.

Ayrıca, İslâm'ın beş esasından biri olan oruç, bu aya tahsis edilmiştir. Ramazan ayının, günahkâr kullar için, yeniden kendine gelme, canlanıp ayağa kalkma ve şeytanın vurduğu prangayı koparma fırsatı verdiğini de Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle belirtir: "Ramazan ayı gelince cennet kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur."(10)

Böylece Ramazan ayı, diğer aylar içinde bir başka aydır. Sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın kazandığı ve kazanacağı yeni boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsanî ve sosyal ilişkilerimizin daha güzel bir hüviyet kazanacağı bir zaman dilimidir.

Halk arasında "Üç Aylar" diye adlandırılan Recep, Şâban ve Ramazan ayları, Yüce Allah'ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah'a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yokettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar şeytânî özelliklere de sahip, günah işlemeye müsait bulunan insanın, günahlarından temizlenmesi için, Üç Aylar bir fırsattır.

Kısaca Üç Aylar, günahlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, Cuma Namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibadetlerini ziyâdeleştirenler, tevbe ile Allah'a çok yaklaşanlar...gibi manevî kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır Üç Aylar

Üç Aylar geçmişin muhasebesini yaparak, geleceğe azim ve enerji dolu bir şevkle atılmak için iyi bir imkandır. Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan mübârek Üç Aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli fırsatlardır.

İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa, belli alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırsa kendine bir çeki düzen verir. İşte idrak ettiğimiz Üç Aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübârek geceler, müslümanların hayatındaki mûtad gün ve geceler arasında fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Unutulmamalıdır ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise sevinip mesrûr olacak, kötü ise pişmanlık duyarak mahcûp olacaktır. Ancak bu mahcûbiyetin orada faydası da olmayacaktır. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun, herkes yarına ne hazırladığına bir baksın; Allah'tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdârdır."(11)

Mübârek Üç Aylar, Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilâfları, şahsî menfaat hesaplarını ve basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinimizin bizden ısrarla istediği; barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insânî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır.

10 Haziran 2010 Perşembe

2010 GÜZEL YIL OLACAK İNŞALLAH...

Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar.
Bu senenin (2010) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacağı hesaplanıyor. Yani toprağın bereketinin yüksek olacağı bir yıl...
Bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın (ya da arabanıza koyun). Arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir, aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklayıp besleyecektir&
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsedip unutmaktır! Aman bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan ya da dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılmasıdır. Ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servetin kaybıdır bu...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım&
Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor... Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Geleceğimize, çocuklarımıza, torunlarımıza borçluyuz. Biz dünyayı onlardan emanet aldık... Emanete ihanet etmeyelim.
Çöpe atmadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler.

2 Haziran 2010 Çarşamba

OĞUL ÖNLEME YÖNTEMLERİ





İlkbaharda arılar gelişmelerinde üç önemli aşamadan geçerler:

1.kışı geçıren yaşlı arıların,genç arılarla yenilenmesi.

2.çok çabuk bir şekilde genç arı mevcudu artması.

3.bal sezonuna kadar arıların olabildiğince hızla çoğalmalarına devam etmeleri.Birinci ve ikinci aşamalarda iyi bir ana arı hiç durmadan 40-45 gün süre ile 24 saat içinde yaklaşık ikibinden fazla yumurta bırakmaktadır,fakat bal sezonu ile birlikte arılar nektar getirmeye başladıkta sonra ana arı yumurtlamayı az da olsa mutlaka azaltmaktadır. Yeni doğan genç arıların mevcudu bal sezonu başında hızla artmaya devam ettiğinden dolayı,genellikle daha tarlacı olmadıklarından dolayı kovanın içinde ve uçuş deliğinin karşısındaki arka duvara birikirler.İşte bu işsiz ve genç arılar orada gelecek zamanın oğulu olarak hazırlıklara başlarlar. Yalnız şunu belirtmek isterim,oğul verme içgüdüsü hiçbirzaman her kolonide aynı tempoda ve şekilde gelişmez. Enbüyük etken ana arı yumurtlamayı nezaman ve nekadar azalttığına bağlıdır.Bal sezonu başlamasına 15-20 gün var iken yumurtlamayı azaltır ise ,genç arıların 7-9 gün içinde yavru besleme işleride hızla azalır ve hemen ana memelerini oluştururlar.Koloni artık oğul vermeye meğillenmiş demektir. İçgüdüsel olarak arılar mum orme ve kabartma işini durdururlar.Ana arı yumurtlamayı tamamen keser. Acil önlemler alınmadığı taktirde koloni 8-10 gün içinde,yani ilk ana memeleri kapandığında eğerki hava şartları uygun ise hemen oğul verecektir.Ana arıya bal sezonu başlangıcına kadar normal bir şekilde yumurta buraktırmaya devam ettirebilir isek eğer,genç arılarda yavru besleme ve bakımı ile meşkul olduklarındad dolayı işsiz kalıp oğula meğillenmezler. Aynı zamanda bal sezonu başlamış olup ve nektar akışı da olduğundan dolayı, balı olgunlaştırmak işi de genç arılara düşmektedir. Böyle kovanlarda ana arının yumurtlaması kademeli olarak azalmaktadır.Pratikte kovana hazır kabartılmış depodan boş petek ve ya yeni kabartılmamiş çerçeveler ile ana arıya ve arılara kabartma işi ile yumurtlama alanı açılmadığı zaman oğula yatması bir an meselesi.Bazi arıcı arkadaşlar oğul verme nedenlerini bilmeden bu dönemlerde hazır kabartılmış petekler ile sadece ana arıya yumurtlama alanı sağlamaktadırlar,ve hiç beklenmedik sonuçlar ile karşılaşırlar. Boş petekler kısa bir zaman içinde arılar tarafından temizliği yapıldıktan sonra ana arı hemen yumurtluyor, koloninin genç arı mevcudu hızla artış gosteriyor ve bal sezonu henüz başlamadığından genç arılar işsiz kalıp arka duvara birikiyorlar.Bu nedenlerden dolayı oğulu önlemek için koloniye mutlaka kabartılmamış yeni petekler ile mum kabartma işi verilmelidir.Ana memeleri oluşturulması ve gözlerde yumurtaların görülmesi ile birlikte mum kabartma işi tamamen duruyor. Ayni anda arılar ana arıyı yeterince arı sütü ile beslemeyı azaltıyor. Daha sonra ana arı kendi balla beslenmeye başlar ve arı sütü ile beslenmeyince yumurtlamayı tamamen durdurur ,ve uçabilecek kadar hafifler.Artık oğul vermenin nedenleri genç ve işsiz kalan arıların hızla çoğalması artı ana arının yumurtlamayı aniden kestiğinden kaynaklındığı anlamış durumdayız. Şimdi bu istenmedik durumdan çıkabilmemiz işin birkaç yöntem.

1.arı kolonisini yeni kabartılmamış petekler vererek genç arıları çalıştırmak.

2.ilave katlarda (ballıklarda)çerçevelerin diziliş şekli.

3.ana ızgarası ve ikinci analı (çift analı) çalıştırma sistemi.

4.mevcut anayı bal sezonu başlamadan 20-25 gün önceden ayni sezonda doğmuş ve yumurtlayan ana ile değiştirmek.

5.suni oğul oluşturmak,en az altı çerçeveli.

6.kovan yerlerini değiştirme sistemi.Birinci yöntemi üstteki yazımda belirtmiştim. Diğer yöntemler daha sonra,ama mutlaka bal sezonu başlamadan önce.