28 Aralık 2011 Çarşamba

Ballı Bitkiler ve Sınıflandırılmaları



Ballı Bitkiler ve Sınıflandırılmaları






Ülkemiz bitki varlığı bakımından dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır. Tüm Avrupa kıtasında 12.000 dolayında bitki türü varken sadece ülkemizde 10.000 dolayında bitki türü bulunur. Bunların içinde arıcılık yönünden önem arz eden pek çok tür doğal olarak yayılış göstermektedir. Başarılı bir arıcılık yapabilmek için arıcılık yapılan bölgelerde nektar ve polen verimi bol olan bitkilere ihtiyaç vardır. Çiçeğin olmadığı yerde arıcılık yapmak mümkün değildir. Bu bakımdan arıcılık, uzun süre çiçek açan ballı ve polenli bitkilerin bulunduğu yörelerde yapılmalı ya da koloniler bu bölgelere götürülmelidir.
           
Bitkilerin nektar verimine; bitkinin kendisiyle ilgili türü, nektar salgı miktarı, çiçeklenme durumu ve süresi gibi faktörlerle birlikte güneş ışığı, hava sıcaklığı, nem ve toprağın yapısı gibi ortamla ilgili çevresel faktörler etkide bulunur. Nektarın az veya çok şekerli olması yukarıdaki faktörlere bağlıdır. Arılar şeker oranı yüksek nektarları tercih ederler. Kısaca nektar sağlayan bitkinin değeri ve arılar açısında çekiciliği; bitkinin çiçeklenme süresine, bu süredeki nektar salgılama miktarına ve nektarın şeker oranına bağlıdır.
           
Her bölgenin hatta her memleketin kendine has bazı doğal ballı bitkileri vardır. Buna ek olarak, ekim ve dikim yolu ile arılar için mer'a ve nektar kaynağı oluşturulabilir. Uygun bir arazi belirlenerek bu gibi bitkileri ekmek suretiyle hem arılara nektar kaynağı hazırlanır ve hem de hayvanlar için yem elde edilmiş olur. Hayvancılığın gelişmesi için yem bitkileri tarımı önemlidir. Baklagil yem bitkileri, hayvanlar için kuvvetli bir besin kaynağı olduğu kadar arılar için de değerli bir nektar ve polen kaynağıdır. Orman ağacı olarak ıhlamur, kestane, okaliptüs arılar için değerli nektar kaynaklarını oluştururlar. Bunun yanında yalancı akasya arılar için çok değerli nektar kaynağıdır.
           
Arıcılık için değerli nektar kaynağı olan ve iyi kalite bal yapan bitkileri; kültür bitkileri, doğada kendiliğinden yetişen bitkiler ve ağaçlar ve çalılar olmak üzere üç grupta toplayabiliriz.

1. Kültür Bitkileri


Bu guruba baklagil yem bitkileri ile endüstri bitkileri girmektedir. Yem bitkisi olarak ekilen yonca, korunga ve kolza en başta yer almaktadır. Endüstri bitkisi olarak pamuk ve ayçiçeği arıcılık için çok önemli kültür bitkileridir. Bunlar kültüre alınmış bitkiler oldukları için çiçeklenme dönemleri farklılık gösterir ve arılar için çok zengin ve uzun süreli nektar kaynaklarını oluştururlar. Bu bitkilerden bazılarının çiçeklenme zamanı, yayılış alanı ve bal özellikleri aşağıda verilmiştir.
Kırmızı Üçgül

Baklagiller familyasına ait bir çok bitki türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Fiğ, yonca, korunga gibi kültür formlarının ekimi ise çok geniş alanlarda yapılmaktadır. Bu familyaya ait ballı bitkilerin sayısı, diğer familyalara göre daha fazladır.
            Ülkemizde yaygın olarak yetişmekte olan kırmızı üçgülün çiçeklenme dönemi, yetiştiği bölgenin iklim koşullarına göre farklılık gösterir. Çiçeklenme dönemi, ılıman iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde Nisan ayında başlar ve Eylül ayına kadar sürer. Kırmızı üçgül balının çok güzel bir tadı ve kokusu vardır. Çok açık sarı renktedir. Kristalleşmesi çabuktur. Bir dönüm kırmızı üçgül ekili tarladan 10 kg bal alınabilir.

Resim 24. Kültüre alınmış üçgül bitkisi

Beyaz Üçgül

Ülkemizde hayvan yemi olarak geniş alanlarda ekimi yapılan beyaz üçgül, aynı zamanda arılar için önemli bir nektar kaynağıdır. Mart ayından Eylül ayına kadar çiçekli kalabilen beyaz üçgülün balı, kovandan yeni alındığı zaman renksiz veya çok açık sarıdır. Kovandan alındıktan çok kısa bir süre sonra şekerlenir. Beyaz üçgül balının güzel bir tadı vardır ve oldukça yumuşaktır. Bir dönüm beyaz üçgül ekili tarladan 10 kg bal alınabilir.
Ayçiçeği

Ülkemizde geniş alanlarda ekimi yapılan önemli bir tarım bitkisidir. Trakya bölgesinde yoğun olarak yetiştirilir. Arı, ayçiçeğinin nektarını alırken bu bitkinin tozlaşmasına katkıda bulunarak döllenmesini sağlar ve böylelikle ürün ve kalite artışına neden olur. Ayçiçeğinin çiçeklenme dönemi Temmuz ayıdır. Ayçiçeği balı kovandan yeni alındığında altın sarısı rengindedir. Kendine özgü bir tadı vardır. Ayçiçeği balı çok çabuk kristalleşir. Kristalleştiği zaman mum gibi görünür. Bir dönüm ayçiçeği ekili tarladan 5 kg bal elde edilebilir.

Resim 25. Ayçiçeği tarlası ve arı kovanı

Yonca

Bu bitkinin değişik türleri ülkemizde doğal olarak yetişmekte olup bir kaçı da kültüre alınarak hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Yonca, çok yıllık bir bitkidir. Menekşe moru renginde çiçekleri vardır. Yüksekliği 250-2000 metre olan taşlık yamaçlarda, çayırlarda ve step alanlarda rastlanır. Çiçeklenme dönemi Mayıs'ta başlayıp Eylül'e kadar devam eder. Zonguldak, Gümüşhane, Erzurum, Kars, Nevşehir, Sivas, Erzincan, Muş, Ağrı ve Gaziantep'te doğal olarak bulunur.
           
Yonca balı, yeni hasat edildiğinde açık sarı renktedir ve çabucak kristalleşir. Kristalleşen yonca balı katı ve krem rengi bir görünüm kazanır. Balının çok güzel bir aroması ve kendine özgü bir tadı vardır. Bir hektar yoncadan 400 kg dan fazla bal alınır. Nektarının bol olması ve kaliteli bal vermesi nedeniyle yonca önemli ballı bitkiler arasında yer almaktadır.

2. Doğada Kendiliğinden Yetişen Bitkiler


Ülkemiz bu bitkiler yönünden oldukça zengindir. Genellikle nitelikli nektar veren bitkilerdir ve arıcılık için büyük önem taşırlar. Bunların pek çok türleri vardır. En önemlileri; kekik, adaçayı, taş yoncası, hindiba, ballıbaba, korunga, lavanta, muhabbet çiçeği, nane, fiğ ve diğer türlerdir. Bunlar karışık olarak meralarda bulunur, kendi kendine yetişir, tohum saçar ve nesillerini sürdürürler. Bu bitkilerin bazılarının çiçeklenme zamanı, yayılış alanı ve bal özellikleri aşağıda verilmiştir.

Adaçayı

Ülkemizde bir çok türü doğal olarak yetişen bu bitkinin yaklaşık yedi türü ballı bitki olarak bilinmektedir. Bitki çok yıllık olup boyu 30-60 cm arasında değişir. Yaprakları sık tüylüdür. Çiçekleri açık sarı renktedir. Adaçayının çiçeklenme dönemi Temmuz başından Ekim sonuna kadar devam eder. Ülkemizde Kırklareli, Kocaeli, Zonguldak, Sinop, Ordu, Trabzon, Erzurum, Kars ve Hatay'da doğal olarak yetişir. Adaçayı balının rengi açık sarıdır. Tadı ve kokusu çok güzeldir. Balının karakteristik aroması ile diğer ballardan kolaylıkla ayrılır. Adaçayı balının kristalleşmesi oldukça yavaştır. Bir dönüm Adaçayı ekili alandan 6,5 kg bal alınabilir. Bu bitkinin kültüre alınması arıcılık için büyük önem taşımaktadır.



Kekik

Ülkemizde yaygın olarak yetişen bir bitkidir. Bu bitkinin beş farklı türü ballı bitki olarak bilinmektedir. Yol kenarlarında, tepelerde ve dağlarda yetişen kekik hoş kokuludur ve çok yıllıktır. Kekik bileşiminde "timol" içeren uçucu bir yağ vardır. Çiçeklenme dönemi Mayıs başından Ağustos sonuna kadar devam eder. Bu tür ülkemizde Ankara, Amasya, Çankırı, Kastamonu, Bolu, Trabzon ve Kütahya'da doğal olarak yetişir. Kekik balı açık altın sarısı renktedir. Tadı ve aroması çok güzeldir. Kekik balı enzim içeriği bakımından çok zengindir.


Beyaz Ballıbaba

Beyaz ballıbaba da ballı bitkiler listesinde yer almaktadır. Ancak nektar bezlerinin, çiçeğin dip kısmında olması nedeniyle arılar bu çiçeğin nektarından yararlanamazlar. Bu bitki, güzel kokulu beyaz çiçeklere sahiptir. Beyaz ballıbabadan arılar sadece polen toplarlar. Bitkinin çiçeklenme süresi Mayıs başından Ağustos sonuna kadar devam eder. Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Kars, Kayseri, Erzurum, Bitlis, Ağrı, Mersin ve Hakkari'de doğal olarak yetişir.

Peygamber Çiçeği

Bu bitkinin değişik türleri ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Peygamber çiçeği çok yıllık bir bitkidir. Çiçekleri mor renklidir ve çok güzeldir. Son yıllarda bu bitki toplanıp vazo çiçeği olarak pazarlanmaktadır. Arıcılık için büyük değer taşıyan peygamber çiçeğinin tahribatı bu şekilde başlatılmış bulunmaktadır. Bu durumun yetkili kurumlar tarafından engellenmesi gerekmektedir. Peygamber çiçeği Türkiye'de çok yaygındır. Çiçeklenme dönemi Mayısta başlayıp Ağustos sonuna kadar sürer. Balı açık yeşil-sarı renktedir. Tadı kendine özgü olup hafif acıdır. Kristalleşmesi geç olmaktadır. İç Anadolu Bölgesi için oldukça önemli bir nektar kaynağıdır.

Geven

Türkiye'de çok sayıda geven türü doğal olarak yetişmektedir. Ancak bu bitkinin sadece birkaç türü ballı bitki olarak bilinmektedir. Nektarlı olan gevenlerin çiçekleri, nektarsız olanlara göre daha gösterişlidir. Çok yıllık bir bitkidir. Bu bitkinin bal kalitesi türüne göre farklılık göstermektedir. Geven balı su rengindedir. Bazı türleri, bal arıları için zehirli etki göstermektedir.

Engerek Otu

Bu bitkiye ait 27 tür vardır. Ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Engerek otunun boyu 30 ile 50 cm arasında olup çok yıllık bir bitkidir. Özellikle yol kenarlarında yaygın olarak görülür ve yaprakları tüylüdür. Çiçekleri leylak mavisidir ve güzelliği ile arıların dikkatini çekmektedir. Engerek otu Mayıs ayından Ekim ayına kadar çiçekli kalabilir. Ülkemizde Kırklareli, İstanbul, Bursa, Bolu, Kastamonu, Sinop, Samsun, Giresun, Erzurum, Çorum ve Ankara'da yaygın olarak bulunur. Engerek otu önemli bir nektar kaynağıdır. Bu bitkiden üretilen bal kaliteli olup geç kristalize olur. Balın rengi açık sarıdır ve çok güzel aromaya sahiptir. Bir hektar engerek otu ekili alandan 300-400 kg bal alınması mümkündür.
           
Sığır Dili

Bir çok Avrupa memleketinde bu familyanın bir çok türü süs bitkisi olarak kültüre alınmıştır. Sığır dili çok yıllık bir bitkidir. Boyu 20-150 cm arasında olabilir. Çiçekleri koyu mavi renkte olup çok güzeldir. Çiçeklenme dönemi Nisandan Ağustosa kadar sürer. Tarla ve bozkırlarda bu bitkiye sıkça rastlanır. Türkiye'de Tekirdağ, İstanbul, Bursa, Ankara, Samsun, Artvin, Kars, Çanakkale, Yozgat, Elazığ, Bitlis, Ağrı, Muğla, Antalya, Konya, Adana, Kahramanmaraş, Van ve Mardin illerinde doğal olarak bulunur. Sığır dili balı, açık sarı renkte, kristalleşmesi yavaş, hoş kokulu ve lezzetlidir.

Uyuz Otu

Bu bitkinin yaklaşık 80 türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Çok yıllık bir bitki olup boyu 30-45 cm arasındadır. Çiçekleri açık eflatun renkte ve çok güzeldir. Trabzon, Kars, Ardahan ve Gümüşhane'de doğal olarak yetişir. Çiçeklenme dönemi Temmuz-Ağustos ayları arasındadır. Bir dönüm uyuz otu ekili alandan 20-50 kg bal alınabilir. Balı açık sarı renkli ve kristalleşmesi çabuktur.

Karabaş Otu

Bu bitkinin yaklaşık 120 türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Çok yıllık bir bitkidir. Karabaş otunun boyu 30-100 cm. arasında değişir. Bu bitkiye rutubetli yol kıyılarında, kayın ve ladin ormanlarında rastlanır. Gül kırmızısı renkte ve çok güzel çiçekleri vardır. Çiçeklenme dönemi Haziranda başlar ve Ekime kadar sürer. Ülkemizde Kırklareli, İstanbul, Bolu, Kastamonu, Amasya, Giresun, Rize ve Erzurum illerinde doğal olarak yetişir. Bu bitki, çiçeklenme süresinin uzun olması nedeniyle önemli ballı bitkiler listesinde yer almaktadır. Karabaş otunun balı oldukça açık sarı renkli olup kısmen geç kristalleşir. Kristalleştiği zaman ince granüller oluşturur. Balın nane kokusuna benzer bir kokusu vardır. Bir dönüm karabaş otu ekili alandan 10-20 kg arasında bal alınabilir.

Erik Otu

Bu bitkinin 5 türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Erik otu çok yıllık bir bitkidir. Boyu 40 cm kadar olabilir. Çiçekleri açık eflatun renktedir. Çiçeklenme dönemi Mayıstan Ekime kadar sürer. Çanakkale, İstanbul, Bursa, Çankırı, Sinop, Amasya, Giresun, Rize, Çorum, Balıkesir, Eskişehir, Ankara, Kayseri, Malatya, Tunceli, Muş, Bitlis, Aydın, Denizli, Antalya, Konya, Mersin, Adana, Mardin, Hakkari ve Ordu'da doğal olarak yetişir.


Erik otunun çiçeklenme süresinin uzun olması ve ülkemizde çok yaygın olarak bulunması nedeniyle bu bitki  önemli ballı bitkiler listesinde yer almaktadır. Erik otu balı açık sarı renktedir ve oldukça güzel bir tada sahiptir. Bir dönüm erik otundan 20-50 kg arasında bal alınabilir.

3. Ağaçlar ve Çalılar


Ülkemiz nektar ve salgı üreten ağaçlar yönünden değerli türlere sahiptir. Ağaç ve çalılar içinde nektar ve salgı üretimi bakımından en önemlileri; akasya, ıhlamur, okaliptüs, çam, funda, çeşitli meyve ağaçları, söğüt, yalancı akasya, akçaağaç, böğürtlen, muz, kestane, koca yemiş, püren, erguvan ve meşedir.




Köknarların ve bazı ibreli ağaçların çiçekleri nektar salgılamaz. Yalnızca bazı yaprak bitlerinin çıkardığı artık maddeler ve geçen seneden kalan eski ibrelerin sızıntıları arılar için bal kaynağı oluşturur. Köknar ibreleri yaz başında sıcak günlerde tatlı su salgılar. Bu salgılama bir iki hafta gibi bir süre devam eder. Ancak, çamlarda yaşayan böceklerin salgı üretmeleri uzun sürelidir. Bu salgıların toplanarak çam balına dönüştürülmesi ülkemiz bal üretimi ve ihracatı yönünden çok önemlidir. İhraç edilen balımızın tamamına yakını çam balıdır.

Bu bitkilerden bazılarının çiçeklenme veya salgı zamanı, yayılış alanı ve bal özellikleri aşağıda verilmiştir.



            Akasya

Değişik iklim koşullarına kolaylıkla uyum sağlayabilen akasya, ülkemizde yaygın olarak rastlanabilen bir ağaç türüdür. Akasyanın arıcılık açısından oldukça önemli bir yeri vardır. Görünümü ile de park ve bahçelere ayrı bir özellik katan akasya dikiminin hızlandırılmasına ülke çapında önem verilmelidir. Ağaçlandırma yapılacak bölgelere dikilecek her akasya ağacının üretici ve ülke ekonomisine katkısı büyük olacaktır. Akasyanın çiçeklenme dönemi bölgelere ve yüksekliğe bağlı olarak Nisan-Haziran ayları arasındadır. Akasya balının tadı ve kokusu çok güzeldir ve oldukça geç kristalleşir. Kendine özgü parlaklık ve akıcılığını uzun süre kaybetmez. Bir dönüm akasyadan 150 kg bal üretilir.

İğde

Bu familyanın iki türü Türkiye'de doğal olarak bulunur. İğde, bazı bölgelerde ağaççık, bazı bölgelerde ise ağaçtır. Çiçekleri açık sarı renktedir. İğde çiçeğinin güzel kokusu herkes tarafından bilinir. Arılar sabahın erken saatlerinden günün geç vakitlerine kadar iğde çiçeklerini ziyaret ederler. Çiçeklenme süresi bulunduğu bölgeye göre değişir. Ilıman iklimin hüküm sürdüğü alanlarda Nisan ayında, daha iç bölgelerde ise Mayıs ve Haziran aylarında çiçeklenme gözlenir. İğdenin nektarı çok fazla değildir ve geniş alanlarda ekimi yapıldığı zaman arıcılık açısından değer kazanır.





Söğüt

Arılar için özellikle erken ilkbaharda önemli bir nektar ve polen kaynağıdır. Ülkemizde sulak arazilerde doğal olarak yayılış gösterir. 1 dekar söğüt alanından 10-15 kg bal alınabilir. Balı geç kristalize olup sarı renklidir.

Kestane

Ülkemizde Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde doğal olarak yetişir. Haziran-Temmuz aylarında çiçeklenen kestaneden elde edilen balın rengi koyu kahverengi olup acımsı ve kendine özgü keskin bir kokusu vardır. Tıbbî ballar arasında kabul edilen kestane balı geç kristalize olur. Farenjit, astım, kansızlık durumlarında iyileştirici özelliği vardır.

Yakı Otu

Bu bitkinin 21 türü Türkiye'de yetişmektedir. Çok yıllık bir bitkidir. Çiçekleri pembe renkte ve çok güzeldir. Bazı ülkelerde yakı otu kültüre alınmıştır ve yetiştiriciliği yapılmaktadır. Yüksekliği 600-3000 m arasında olan yeşil alanlarda, ormanlarda ve kayalık bölgelerde yakı otuna rastlamak mümkündür. Bursa, Ankara, Sinop, Ordu, Giresun, Trabzon, Kars, Balıkesir, Kütahya, Kayseri, Erzurum, Bitlis, Ağrı, Antalya, Van ve Adana'da bulunur. Balının rengi açık yeşildir. Kristalleştiği zaman beyaz bir renk alır. Balının çok güzel bir tadı ve aroması vardır. Bir hektar yakı otu ekili alandan 600 kg bal alınabilir.

Okaliptüs

Okaliptüs, park ve bahçelerde süs bitkisi olarak da kullanılmaktadır. Her zaman yeşildir ve Akdeniz Bölgesi ikliminden hoşlanmaktadır. Bu bitkilerin boyu 30 metreye kadar çıkabilir. Çok yoğun sarı çiçekleri vardır. Türkiye'de en çok Mersin ve Adana bölgesinde bulunmakla birlikte İstanbul, İzmir, Antalya ve Hatay'da da bu bitkiye rastlamak mümkündür. Çiçeklenme dönemi türe ve bölgeye göre Kasım-Haziran ayları arasındadır. Balı yavaş kristalize olur.



Narenciye

Narenciye bitkileri arasında portakal ve limon arılar için önemli nektar kaynaklarıdır. Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinde geniş alanlarda kültüre alınmıştır. Balı kendine has hoş kokulu olup C vitamini bakımından zengindir.

Püren

Ülkemizde Akdeniz, Ege, Trakya ve Karadeniz bölgelerinde doğal yayılış gösteren pürenin ilkbahar ve sonbaharda çiçeklenen türleri vardır. Çiçekleri pembe ve mor renkli olup arılar için zengin nektar ve polen kaynağıdır. Püren balı kendine has aromalı, hafif acımtırak, oldukça kıvamlı ve kıymetlidir.

26 Kasım 2011 Cumartesi

ANA ARI VE ÜRETİMİ

                                                                                                                       



A- Ana Arının Önemi


Arı ömrünün çok kısa oluşu, doğadaki kaynakların zamanında ve en iyi şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Polen kaynaklarının bol olduğu ilkbahar aylarında koloni gelişmesini tamamlayabilmeli, nektar akış döneminde de yeterli bal toplayabilmelidir. Verimli ve kazançlı bir arıcılık için oluşması gereken bu şartlar direkt olarak koloninin sahip olduğu ana arının genetik ve fiziksel özelliklerine bağlıdır.

            On binlerce işçi arı ve gerektiği kadar erkek arı bulunan kolonide tek başına bulunan ana arı, koloninin bütün gelişme ve verimliliğine yön verir. Bu nedenle ana arı yetiştiriciliği ve kullanımı teknik arıcılıkta büyük önem taşır. Yetiştirilsin veya satın alınsın, kolonide genç ve kaliteli ana arı bulundurulması ve bunun sonucunda güçlü kolonilerle çalışılması ekonomik arıcılık için bir zorunluluktur.

B- Ana Arının Kalitesine Etki Eden Faktörler


Aynı arılıkta tutulan aynı ırka mensup koloniler eşit koşullarda aynı performansı göstermeyebilirler. Bu durumda verimsiz olan koloniler herhangi bir hastalık taşımıyorlarsa verimsizliğin nedeni doğrudan ana arı ile ilgilidir. Bu durumda ana arı ya yaşlı ya da kalitesizdir. Ana arı yetiştiriciliğinde kaliteli ana arı elde edilebilmesi için aşağıdaki kurallara dikkat edilmesi gerekir.

1. Larva Yaşı


Döllü yumurtadan oluşan ana arı ve işçi arı birbirinden çok farklı özellikler gösterirler. Bunun tek nedeni ana arı olacak larvanın işçi arı olacak larvaya göre daha ilk andan itibaren sürekli daha zengin ve daha sık arı sütü ile beslenmesidir. Bu nedenle transfer edilecek larvanın mümkün olduğunca genç olması, başka bir ifadeyle işçi arı olmaya yönelik beslenmemiş olması gerekmektedir. Larvanın yaşı büyüdükçe ana arının kalitesi düşmektedir. 12-24 saatlik larvalar transfer için en uygun larvalardır. 24 saatten daha yaşlı larvaların transfer edilmesi durumunda ana arının kalitesi yanında larva kabul oranı da düşmektedir.

2. Başlatıcı ve Bitirici Kolonilerin Durumu


Ana arı yetiştiriciliğinde kullanılan başlatıcı ve bitirici koloniler yeterince güçlü olmalı, bol miktarda arı sütü salgılayacak genç işçi arı ve polen içermelidir. Polen, genç işçi arıların arı sütü üretebilmeleri için gerekli maddedir.

3. Yetiştirme ve Çiftleşme Dönemi


Ana arının ilkbaharla sonbahar arasındaki dönemde yetiştirilebilmesine karşın, en uygun dönem, nektar ve polen üretiminin en bol olduğu zamandır. Ana arının üretildiği dönemde nektar ve polen üretiminin yeterli ve dengeli olması; ana arı hücrelerine daha bol arı sütü bırakılmasına ve oğul dönemi devam ettiği için doğal çoğalma içgüdüsünün değerlendirilmesine neden olur. Ayrıca, bu dönemde erkek arıların aktif ve bol oluşları iyi bir fırsattır.

C- Ana Arı Üretimi


Ana arı üretimi, üretimle ilgili işlerin sırasıyla ve zamanında yapılmasını gerektirir. Başlatıcı kolonilerin hazırlanmasından itibaren yumurtlamaya başlayan bir ana arının üretimi yaklaşık 1 aylık bir zaman gerektirir. Ana arı üretim kapasitesini etkileyen en önemli faktör çiftleştirme kutularının sayısıdır. Mayıs-Eylül ayları arasındaki üretim döneminde her bir çiftleştirme kutusu için 4-5 adet ana arı üretilebilir. Örneğin 100 adet çiftleştirme kutusuna sahip ticari ana arı üretim işletmesi 1 yılı kapsayan üretim döneminde 400-500 adet ana arı üretip satabilir. Bu sayıya ulaşabilmek için aşağıda verilen işlerin aksatılmadan yapılması zorunludur. Ana arı üretimi zor bir iş olmamakla birlikte plan ve program gerektiren bir iştir.

1. Damızlıkların Seçimi ve Hazırlanması


Damızlık olarak kullanılacak ana arılar, ait olduğu ırkın tüm özelliklerini belirgin bir şekilde göstermeli ve gerekli seleksiyon aşamalarından geçmiş olmalıdırlar. Ticari ana arı üretimi yapan kuruluşlar, üretimlerini damızlık değeri taşıyan ve nesilleri test edilmiş, tercihen damızlık sertifikası almış ana arılardan yapmalıdırlar. Sertifikalı damızlık ana arılar, ya yapay tohumlanmış ya da izole çiftleştirme alanlarında çiftleştirilmiş olmalıdır. Arıcı şartlarında damızlık koloni temin edilemediği taktirde en basit olarak; ilkbahar gelişme hızı yüksek, önceki yıllarda en çok balı üreten, oğul vermeyen, hiçbir zaman hastalığa yakalanmamış, sakin ve uysal mizaçlı koloniler damızlık olarak kullanılabilir. Damızlık kolonilere, transferden 4-5 gün önce uygun renkte kabarmış petek verilerek aşılamanın yapılacağı gün istenen yaşta larva bulunması sağlanır.

2. Başlatıcı Kolonilerin Hazırlanması


En az 15 arılı çerçeveye ulaşan iyi gelişme göstermiş koloniler seçilir. Bunların ana arısı, transferden 4-5 gün önce alınıp ana arısız bırakılır. Larva transferinin yapılacağı günün sabahında fazla çerçeveler çıkartılıp kolonideki arı yoğunluğu artırılır, kolonide üretilen doğal ana arı hücreleri bozulur ve çerçeve düzenlemesi yapılır. Bu koloniler, üretimde kullanıldığı sürece sürekli şurupla beslenir, genç işçi arı veya çıkmak üzere olan kapalı yavru ile takviye edilir. Başlatıcı koloni olarak, bol miktarda genç işçi arıların toplandığı polen ve bal bulunduran 2-3 petekli bir oğul kutusu da kullanılabilir.

3. Temel Ana Arı Yüksüklerin Hazırlanması


Teknik ana arı yetiştiriciliğinde larvaların yerleştirileceği temel ana arı hücreleri (yüksük) saf bal mumundan yapay olarak hazırlanmaktadır. Parlak renkte, kokusuz saf bal mumu çift cidarlı eritme kabında eritilir. Su içerisinde bekletilerek suya doyurulmuş yüksük kalıbı önce suya sonra erimiş bal mumuna ve sonra tekrar suya batırılarak elde edilen yüksükler bir çıta üzerine erimiş balmumu yardımıyla monte edilir. Elde edilen yüksükler 10-11 mm derinlikte ve 9-10 mm çapında olmalıdır. Çıtada 15-20 adet yüksük bulunur ve bu çıtalardan bir çerçeveye üç adet takılarak bu iş için özel hazırlanmış olan bir çerçevede 45-60 adet yüksük bulunması sağlanır. Ana arı üretiminde saf balmumundan yapılmış temel yüksükler kullanıldığı gibi bu amaç için üretilmiş plastik olanlar da kullanılabilir.

Resim 13. Ana arı üretiminde kullanılan bazı malzemeler.

Resim 14. Larva transferi için üretilmiş ve bir çıtaya dizilmiş yapay temel ana arı yüksükleri

4. Larva Transferi


Damızlık kovandan, 6-12 saat yaşlı larvalı çerçeve seçilir. Bir fırça yardımı ile arıları kovan içerisine dökülerek temizlenir. Çerçevenin şiddetle silkelenmesi durumunda günlük balın larva üzerine akmasına neden olunacağından bu işlemden kaçınılmalıdır.

            Seçilen çerçeve rüzgar ve direkt güneş ışınlarından korunarak kısa sürede aşılama yerine (transfer odasına) getirilir. Transfer odası kovan içi şartlarına benzer olarak 30-33 oC ısı ve %60-70 nem içermelidir. Uygun yaşlı larvalar, hücrelerden transfer kaşıkçığı yardımıyla alınır ve önceden hazırlanmış olan yapay yüksüklere yerleştirilir. Bu işlemi yaparken dikkat edilecek en önemli husus, larvanın zedelenmeden alınıp yüksüğe bırakılmasıdır.

Resim 15. Larva transferinin yapılışı

Larva transferi zor bir işlem gibi görünse de bu konuda çalışan kişiler zamanla tecrübe kazanarak bu işlemi kolaylıkla yapabilirler. Böylece hem larva tutma oranlarında  artış sağlarlar hem de belirli bir sürede daha çok sayıda aşılama yapma melekesi kazanırlar. Ayrıca, özellikle başlatıcı kolonilerin ilk kullanım dönemlerinde, yapay yüksüklerin bu kolonilerde bir gün süreyle bekletilmesi ve aşılama öncesi yüksüklere sulandırılmış taze arı sütü uygulaması tutma oranlarını olumlu yönde etkilemektedir.

5. Aşılı Yüksüklerin Başlatıcı Kolonilere Verilmesi


Bir başlatıcı koloniye verilecek 45-60 adet larva transferi tamamlandığında aşılı yüksükler bekletilmeden başlatıcı kolonilere verilir. Larva transferinden 4-5 gün önce ana arısı alınmış ve birkaç saat önce de çerçeve düzenlemesi yapılmış başlatıcı kolonide, larva transfer edilen çerçeve, bir yanında açık yavrulu diğer yanında polenli iki çerçeve arasında koloninin ortasına verilir. Başlatıcı kolonideki diğer açık yavrulu petekler transfer edilen larvaların daha iyi bakılabilmesi için çıkartılmış olmalıdır. Bu kolonideki polenli petekler genç işçi arıların arı sütü üretebilmeleri, açık yavrulu petek de genç işçi arıların larva transferi yapılan çerçevenin konulduğu yere toplanmaları için gereklidir. Başlatıcı kolonideki diğer çerçeveler ise kapalı yavrulu, ballı ve polenli olmalıdır. Sürekli üretimlerde her larva transferinden önce bu düzen sağlanmalıdır.

Resim 16. Ana arı larvalarının başlatıcı kolonide beslenmesi

Başlatıcı kolonideki genç işçi arının bolluğu ve çerçeve düzeni hem larva tutma oranını hem de üretilecek ana arı kalitesini doğrudan etkiler. Ayrıca, sürekli üretimlerde kolonide genç işçi arı populasyonunun devamı için 5-6 günde bir kolonideki ilk düzenin sağlanması yönünden yeni çerçeveler verilip amaç dışı kalan fazla çerçeveler çıkarılmalıdır.

6. Bitirici Kolonilerin Hazırlanması ve Kullanılması


Aşılı yüksükler, çiftleştirme kolonilerine dağıtılacağı güne kadar başlatıcı kolonilerde tutulabilirler. Ancak bu, büyük çapta üretim yapılan işletmelerde ekonomik olmayacağı gibi uzun süreli kullanımlarda yetiştirilen ana arının kalitesini de olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle sürekli ana arı üretimi için başlatıcı kolonilerde kabulü sağlanan ana arı hücreleri, başlatıcı koloniye verilişinden 1-2 gün sonra, ana arısı ızgara ile kuluçkalığa hapsedilmiş 16-18 arılı çerçeveli güçlü kolonilerin üst katına aktarılır. Bu katta ballı, bol miktarda genç işçi arı, polenli ve kapalı yavrulu çerçeveler bulunmalıdır. Her hafta alt katla üst kat arasında düzen sağlama açısından çerçeve değiştirmesi yapılmalıdır. Başlangıç kolonisinde bitirici koloniye aktarılan transfer çerçevesinin yerine yenisi konur ve üretim süreklilik kazanır. Bitirici kolonilere aktarılan larvaların bu dönemden sonraki beslenme ve bakımları bu kolonilerde sağlanır.
Resim 17. Bitirici koloni ve bu kolonide geliştirilen ana arı hücreleri

7. Çiftleştirme Kutularının Hazırlanması ve Kullanılması


Transferden sonraki 10. günde kapalı durumdaki ana arı hücreleri bulundukları çıtalardan ayrılarak 1 gün önceden hazırlanmış çiftleştirme kolonilere dağıtılırlar. Çiftleştirme kolonilerinin oluşumunda farklı kovan tipleri kullanılmaktadır. Bunlar standart kovanların üçe-dörde bölünmüş olanları veya ahşap ya da tecritli malzemeden yapılan küçük çiftleştirme kutularıdır.

Resim 18. Starofor ve ahşap çiftleştirme kolonileri
            Çevreyi tanıma ve çiftleşme uçuşundan dönen ana arıların kendi kutularına dönebilmeleri için bu kutuların giriş delikleri farklı yönlere bakmalı ve geniş bir alana yerleştirilmelidirler. Ana arıya işaret olması yönünden çiftleştirme kutularının ön tarafları farklı şekillerde farklı renklerle boyanır. Üretim sezonunun başlangıcında oluşturulan bu çiftleştirme kolonilerinin sürekliliği her bir ana arının ürettiği yavrularla sağlanır ve böylece bütün sezon boyunca kullanılabilirler.
           
Çiftleşme sonrası yumurtlamaya başlayan ana arı, ilk işçi arı yavru gözleri kapanana kadar 2-3 haftalık süre ile çiftleştirme kolonisinde yumurtlamaya devam ettirilir. Bu süre sonunda ana arılar satılarak bunların yerine çıkmak üzere olan yeni ana arı hücreleri verilir. Ana arı hücrelerinin bulundukları çıtalardan alınmasında ve dağıtılmasında dikkatli davranılmalı, hücreler bu işlemler sırasında çıtadaki konumunda dağıtılmalı ve ters çevrilmemelidir. Ana arı hücrelerinin çiftleştirme kolonilerine verilmesinin ardından, transfer edilen larvanın yaşına bağlı olarak 2-3 gün sonra ana arılar çıkar. Ana arı hücrelerinin çiftleştirme kolonilerine verilişinden 4-5 gün sonra yapılacak kontrollerde ana arı çıkmayan hücreler ya da işçi arılarca bozulmuş hücreler görülebilir. Bu durumda yeni hücreler verilmelidir.

8. Ana Arıların Çiftleşmesi

Çiftleşme kutularında çıkışlarını gerçekleştiren ana arılar 2-3 günlük olduklarında çevreyi tanıma uçuşu yaparlar ve daha sonraki 2-3 gün içinde de çiftleşme uçuşuna çıkarlar. Çiftleşme "Erkek Arı Toplanma Alanı" olarak adlandırılan özel bir alanda, havada 10-30 metre yükseklikte uçarken gerçekleşir. Erkek Arı Toplanma Alanına ulaşan ana arı salgıladığı seks feromonu ve görme yoluyla erkek arılarca keşfedilir. Sayısı, 6-20 arasında değişebilen erkek arı ile çiftleşen ana arı kendi kolonisine (çiftleşme kutusuna) dönerek 3-5 gün sonra yumurtlamaya başlar. Ana arıyla çiftleşen erkek arılar çiftleşme sonrası ölürler. Ana arı, erkek arı toplanma bölgesinde yeterli sayıda erkek arı bulunmayışı ve olumsuz iklim şartları altında yeterli sayıda erkek arı ile çiftleşemezse aynı günde veya takip eden günlerde 1-2 kez daha çiftleşme uçuşuna çıkabilir.

            Çıkıştan itibaren 20 gün içinde çiftleşmeyen ana arılar çiftleşme isteğini kaybederek dölsüz yumurta yumurtlamaya başlarlar ki artık bundan sonra çiftleşme gerçekleşmez. Çiftleşmenin kontrol altına alınması, ya en az 8-10 km yarı çaplı izole bölgeler ya da yapay tohumlama ile sağlanır.

9. Ana Arıların Yapay Tohumlanması


Teknik arıcılıkta, yapay tohumlama yapılabilmektedir. Bu uygulamada, damızlık değer taşıma gibi özel öneme sahip kolonilere ait erkek arılardan toplanan spermler laboratuar ortamında, yapay dölleme cihazı ile mikroskop altında özel bir amaç için yetiştirilen ana arıya enjekte edilir. Ana arıların yapay tohumlanması zor bir işlem olmamakla birlikte, yetenek ve tecrübe isteyen bir iştir. Bu uygulama üretim materyali olarak kullanılacak ana arı üretiminden ziyade  araştırma ve ıslah çalışmalarında saf ırk ya da hibrit elde etmede çiftleşmenin kontrol altında alınması amacıyla yapılmaktadır.

10. Ana Arıların Üretim Kolonilerine Verilmesi


Çiftleştirme kutularında yumurtlamaya başlayan ana arıların buralardan alınıp satılması veya başka yolla değerlendirilmesi sürekli üretimlerde bir zorunluluktur. Yumurtlayan ana arıların diğer kolonilere verilmesinde en önemli işlem, öncelikle koloninin hazır hale getirilmesidir. Bunun için ana arının verileceği kolonide döllü veya dölsüz ana arı ya da ana arı hücresi bulunmamalıdır.
           
Ana arının verileceği kolonideki eski ana arı imha edildikten bir gün sonra ana arının bulunduğu kafes yavrulu iki çerçeve arasına havalandırma ve besleme delikleri ön ve arka tarafa bakacak  şekilde yerleştirilir. Ertesi gün kek haznesinin bulunduğu taraftaki çıkış deliği açılarak arıların keki yiyerek ana arıyı çıkarmaları sağlanır. Bundan sonra kovan açılıp fazlaca kurcalanmamalı, ancak 2-3 gün sonra ana arı ve yumurta kontrolü yapılmalıdır.
           
Teknik arıcılıkta yumurtlayan  hazır ana arı kullanılması ana arı kayıplarında ya da yapay oğullara ana arı kazandırılmasında önemli avantajlar sağlar. Ana arıların yumurtlamaya başlamalarında 25-30 gün gibi zaman kazanılması, koloninin kendisinin çıkardığı ana arının çiftleşememesi riskini ortadan kaldırması ve orijini belli materyal kazanılmış olması bu  avantajlardan bazılarıdır. Ancak, önemli avantajlarına rağmen arıcılarımız arasında hazır ana arı kullanma alışkanlığı yeterince yaygın değildir.

5 Kasım 2011 Cumartesi

BAYRAM MESAJI





ÇİÇEK KADAR ÇEKİCİ,ARI KADAR




 İSTEKLİ,BAL KADAR TATLI VE 


GÜZELLİKLERLE




 DOLU BİR KURBAN BAYRAMINI




 GEÇİRMENİZİ DİLER,SAYGI VE




 HÜRMETLER SUNARIM.


Arıcı 07 ANTALYA

28 Eylül 2011 Çarşamba

4. Arıcılığın Ülke Ekonomisine Katkısı




Arıcılığın ülke ekonomisine katkısı, tarımsal bir faaliyet olması sonucu doğrudan ve gerek sosyo-ekonomik bir konu olması gerekse bitkisel üretime katkısı nedeniyle dolaylı olarak da olmaktadır. Arıcılık toprağa bağımlı olmayıp, topraksız veya az topraklı aileler için tek başına bir geçim kaynağı olabilmektedir. Aynı zamanda en ucuz ve en kolay istihdam yaratan tek tarımsal faaliyettir. 

            


Ayrıca, arıcılığın çevreye ve doğaya doğrudan veya dolaylı hiçbir zararlı etkisi yoktur. Daha da önemlisi doğal denge için mutlak surette arılara ve dolayısıyla arıcılığa ihtiyaç vardır. Ülkemizde çok geniş alanlarda arı tozlaşmasına ihtiyaç duyan ürünler yetiştirilmekte ve arıcılıktan bu yönde de faydalanılmaktadır. Çoğu kişilerce fark edilmeyen bu katkı arı ürünlerinden çok daha fazladır.

Kısaca, arıcılığın bir üretim dalı olarak bal ve balmumu üretimiyle ülke ekonomisine doğrudan katkısı 160 trilyon TL. civarındadır. Arıcılığın tozlaşma yolu ile ekonomiye olan katkısının bal ve balmumu ile sağlanan katkının en az 10-15 katı olduğu dikkate alındığında arıcılık bu yolla ülke ekonomisine 1.6-2.4 katrilyon TL. katkı sağlamaktadır. Ayrıca, büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşayan ve  yeterli toprağı olmayan 150.000 dolayındaki kişi için istihdam kaynağı olması arıcılığın ülkemiz ekonomisi yönünden önemini ortaya koymaktadır.
Arıcı 07 ANTALYA

8 Eylül 2011 Perşembe

ARICILIĞIN DURUMU VE EKONOMİYE KATKILARI



Nüfusun hızla arttığı günümüzde dengeli beslenme sorunu ortaya çıkmaktadır. Tarımsal alanların sınırlı olması nedeniyle birim alandan çok ve kaliteli ürün alabilmek için bilimsel ve teknolojik çalışmalar hızla yürütülmektedir. İnsanlar doğanın imkanlarından en iyi şekilde yararlanmaya ve mevcut kaynakları daha etkin bir biçimde kullanmaya çalışmaktadır.
            Arıcılık özellikle gelir durumu düşük,az topraklı veya topraksız orman içi veya orman kenarı köylere gelir sağlaması açısından önemli bir faaliyettir. Kırsal kesimden kentlere göçün bir erozyon halini aldığı günümüzde kırsal kesim nüfusu bulunduğu yerde tutmaya en uygun tarımsal faaliyet arıcılıktır. Ayrıca fazla sermaye ve işgücü gerektirmemesi aynı zamanda herkesin yapabileceği, aile işgücünün en iyi değerlendirilebileceği kısa zamanda gelir getirebilen bir uğraşı olması bakımından da sosyo-ekonomik bir önem taşımaktadır.
Arıcılık son yıllarda hızla gelişen fazla bir yatırıma ve işgücüne ihtiyaç göstermeyen tarımsal bir faaliyettir. Dünyada 50 Milyon koloni bulunmakta, bir milyon ton civarında bal üretilmektedir. 2000 yılı  istatistiklerine göre ülkemizde ise 4.267.083 adet koloni bulunmaktadır. 65 bin ton bal üretilmektedir. Bu da  Dünya koloni varlığının yaklaşık % 10 gibi bir kısmını oluşturmaktadır. Koloni varlığı bakımından Çin ve Etiyopya’dan sonra 3. sırada , bal üretimi bakımından 4. sırada bulunmaktayız.
            Arıcılık: Bitkisel kaynakları, arazi ve emeği birlikte kullanarak insanın var oluşundan bu yana beslenme ve sağlık amacıyla kullanmaktan vazgeçmediği bal, polen, arı sütü, propolis ve arı zehri gibi ürünler ile günümüzde arıcılığın önemli gelir unsurlarından olan ana arı, oğul, paket arı gibi canlı materyal üretme faaliyetleridir.
Arıcılığın temel öncelikleri değerlendirildiğinde şu önemli özellikleri ortaya çıkmaktadır:
·        Bal arıları, niteliği   ne olursa  olsun her   türlü arazide yetişen çoğu bitkiden nektar ve polen toplayarak bunları en değerli ve yararlı ürünlere dönüştürür. Arıcılık yapılmadığında bu kaynaklar boşa gitmektedir, başka şekilde değerlendirme şansı da yoktur.
·        Arıcılık, arazi varlığına bağlı bir iş kolu değildir. Bu özelliği ile herkes için bir istihdam, gelir ve sağlıklı beslenme aracı olma özelliğindedir.
·        Arı yetiştiriciliğinde sermaye başta olmak üzere, gerekli tüm ekipman ve canlı materyal yurt içinde temin edilmekte ve dışa bağımlılık bulunmamaktadır.
·        Arıcılık     faaliyeti   sonunda  ,  bal ,  balmumu ,   propolis  gibi  bozulmadan saklanabilen ve her piyasada değeri fiyattan satılabilen ürünler üretilir.
·        Bal arısı ,  bitkisel  üretimin  gerçekleşmesinde ve  sürekliliğinde  en önemli girdidir. Üründen ürüne, bölgeden bölgeye taşınabilen tek tozlaşma vektörüdür.
·        Türkiye'de    bugün   sanayileşme   ve  kentleşme  süreci  yaşanmakta ,  bir taraftan da nüfus artışı devam etmektedir. Tarım arazilerinde bölünmeler sürmekte, optimum işletme büyüklükleri sağlanamamaktadır. Üretim hala geleneksel tarım teknikleri ile sürdürülmektedir.  Kırsal kesimde yaşayanlar gelirden yeterince pay alamamakta, kırsaldan kentlere insan göçü erozyonu olmaktadır. Arıcılık, kırsal bölgelerden kentlere göçü önlemekte de sosyal bir görev üstlenmektedir.
Türkiye coğrafyası dikkate alındığında rakım hem batıdan doğuya, hem de kuzey-güney doğrultusunda iç kesimlere doğru artmaktadır. Anadolu'nun bu kendine özgü topografyası, bitkilerin farklı bölgelerde yılın değişik dönemlerinde çiçeklenmesine yol açarak ülkemizi arıcılık açısından uygun bir ekolojiye sahip kılmaktadır. Ülkemiz dünya ballı bitkiler florasının da 3/4 üne sahiptir.
DÜNYADA ARICILIĞIN DURUMU

Ülkelerin Koloni Varlıkları, Koloni Başına Verimleri, Km2 ye Düşen Koloni Sayıları

SIRA
NO
ÜLKE
KOLONİ
SAYISI(BİN)
KG/KOLONİ
KOLONİ/KM2
1
ÇİN
6 400
33
0.67
2
ETİYOPYA
5 200
6
4.72
3
TÜRKİYE
4 300
16
5.00
4
ARJANTİN
2 767
25
0.65
5
A.B.D.
2 600
34
0.26
6
TANZANYA
2 450
10
2.59
7
KENYA
2 450
10
4.22
8
MEKSİKA
2 000
27
1.02
9
ALMANYA
2 000
6
5.60
10
İSPANYA
1 700
16
3.37
11
POLONYA
1 500
6
4.80
12
ORTA AFRİKA CUM.
1 340
8
2.15
13
YUNANİSTAN
1 200
11
9.09
14
İRAN
1 180
7
0.72
15
FRANSA
1 115
25
2.02
             
         DÜNYA
52 510
21.5



Ülkelerin Bal Üretim Miktarları.

SIRA
NO

ÜLKE

BAL
ÜRETİMİ (TON)
SIRA
NO

ÜLKE

BAL
ÜRETİMİ (TON)
1
ÇİN
211 791
9
ETİYOPYA
32 000
2
A.B.D.
97 270
10
KANADA
30 000
3
ARJANTİN
70 000
11
FRANSA
28 000
4
TÜRKİYE
67 000
12
İSPANYA
28 000
5
UKRAYNA
55 000
13
AVUSTRALYA
25 000
6
MEKSİKA
53 000
14
KENYA
24 500
7
HİNDİSTAN
51 000
15
TANZANYA
24 000
8
RUSYA
48 000

DÜNYA
1 126 000

            Tablolardan da anlaşılacağı gibi Türkiye koloni varlığı bakımından Çin ve Etiyopya’nın ardından 3. Sırada , Bal Üretimi açısından 4. Sırada yer almasına karşılık koloni başına verim bakımından 6. Sıraya inmektedir. İhracatta ise maalesef daha da gerilere düşmektedir. Dünya bal ihracatında ancak % 1'lik bir paya sahip durumdayız. Bu durum balımızı iyi değerlendiremediğimizi ortaya koymaktadır.

 



ÜLKEMİZ ARICILIĞININ MEVCUT DURUMU

           
            Türkiye'de mevcut kovan sayıları, bal ve balmumu üretimlerinin son on yılına bir göz atıldığında eski tip kovan sayısının her geçen yıl belli oranlarda azaldığı, buna karşılık modern tip kovan sayısının giderek arttığı görülmektedir. Buna paralel olarak yine bal ve balmumu üretimlerinin de  artış gösterdiği görülmektedir (Tablo 3).
            Yıllar İtibari İle Türkiye'deki Kovan Sayıları, Bal ve Balmumu Üretim Miktarları                                                                                                                  

YIL

KOVAN SAYISI
BAL ÜRETİMİ
(TON)
BALMUMU
ÜRETİMİ (TON)

ESKİ TİP

MODERN TİP
1991
266 859
3 161 583
54 .655
2. 863
1992
250 656
3 289 672
60 .318
2. 916
1993
234 692
3 450 755
59 .207
3. 110
1994
219 236
3 567 352
54 .908
3. 353
1995
214 594
3 701 444
68 .620
3. 735
1996
207 140
3 747 578
62 .950
3. 235
1997
204 102
3 798 200
63 .319
3. 753
1998
193982
4.005.369
67.490
3. 324
1999
4.321.696
67.259
4. 073
2000
4.267.083
65.097
4.940
                        Kaynak: "Tarım İstatistikleri Özeti" T.C. Başbakanlık DİE 2001          

            Türkiye’nin her bölgesi arıcılık yapmaya uygun olup bu bölgeler iklim, flora,  arı populasyonları (eko tip) gibi değişik ekolojik yapıya sahiptir. Buna bağlı olarak arıcılık potansiyeli, koloni varlığı, bal ve balmumu üretimleri ile koloni başına ortalama bal verimleri Tablo 4’de gösterilmiştir.            

            Bölgelere Göre Koloni Varlığı, Bal Ve Balmumu Üretimi İle Koloni Başına Ortalama Bal Verimi

Bölgeler

Koloni Sayısı
(Adet)

Bal Üretimi

(Ton)
Balmumu Üretimi (Ton)
Ort. Bal Verimi
(Kg/Koloni)
Karadeniz
1.083.693
20.690
2.165
19,09
Ege
852.535
8.103
512
9,50
Doğu Anadolu
512.671
7.428
348
14,48
Akdeniz
730.113
11.833
698
16,20
İç Anadolu
518.754
8.375
515
16,14
Marmara
377.488
6.114
308
16,19
Güneydoğu An.
191.829
1.954
394
10,18
T Ü R K İ Y E
4.267.083
65.097
4.940
15,26
            Kaynak: Tarımsal Yapı ( Üretim, Fiyat, Değer)’i T.C. Başbakanlık DİE 2001
           
            Tablodan da anlaşılacağı gibi Türkiye’de koloni başına ortalama bal verimi 15.26 kg’dır. Koloni sayısına göre yapılan değerlendirmede Karadeniz Bölgesi ve Ege Bölgesi ilk iki sırayı alırken Güneydoğu Anadolu Bölgesi son sırada yer almaktadır. Bal üretiminde ise Karadeniz Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi ilk üç sırada yer almaktadırlar. Koloni başına bal verimi açısından Karadeniz Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Marmara Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi Türkiye ortalamasının üzerindedir.
           
Genel olarak koloni başına bal veriminin düşük olmasının başlıca sebepleri:
1.      Üreticilerimizin teknik bilgi eksikliği,
2.      Arıcılarımızın ihtiyacı olan damızlık vasıfta ana arı üretiminin yetersizliği,
3. Arı hastalık, parazit ve zararlıları ile gereği gibi mücadele yapılamamasıdır



ARICILIĞIN EKONOMİYE KATKISI

            Arıcılığın başta gelen ürünü bal ile (65.000 ton bal*8.000.000 TL= 520 Trilyon ) diğer ürünleri polen, balmumu, arı sütü gibi ürünlerle de en az 100 Trilyon ve ana arı, arılı kovan gibi canlı materyal ticareti ile 100 Trilyon olmak üzere milli ekonomiye katkısı toplam 720 Trilyon liradır.
            Gelişmiş ülkelerdeki yapılan araştırmalar sonucu Arıcılığın Polinasyon yolu ile olan katkısı arı ürünlerinin gelirinin en az 10-12 katı olduğunun ortaya koymuştur. Buna göre Arıcılığın Türkiye ekonomisine 4-5 Katrilyon gibi önemli bir katkısı bulunmaktadır.
Öte yandan (40 bin aile* 5 kişi) 200 bin kişiye de istihdam sağlamaktadır.
Arı ürünleri bal,polen ve arı sütünün insan beslenmesinde ve insan sağlığındaki yeri ve önemi de tartışma götürmez bir gerçektir. Diğer arı ürünleri bal mumu, propolis, arı zehri de ilaç ve kozmetik sanayinde önemli hammadde kaynağıdır.

            Yıllar  İtibari  İle  Türkiye'nin Bal İthalat ve İhracat Miktarları

YILLAR
İHRACAT KG
İTHALAT KG
1996
5 423 189
328 662
1997
8 456 954
376 396
1998
5 611 302
462 276
1999
5 305 624
289 779
2000
3 514 864
1 175 845
2001
4 328 025
324 728


Yıllar  İtibari  İle  Türkiye'nin Bal İhraç Ettiği Ülkeler ve Miktarları

ÜLKE
1996
1997
1998
1999
2000
2001

ALMANYA

4085709
6414400
3877505
3228591
1806666
2072496
S.ARABIS.
872585
1267200
1068367
1154268
1129008
1537636
HOLLANDA
33904
66480
59603
86726
144349
255907
BELC.-LUKS.
29168
69664
30658
81866
52297
80381
A.B.D
4800
204
2776
3057
16134
70739
FRANSA
79416
167736
154475
129180
103314
69619
K.K.T.C.
31395
36168
110610
126405
71765
47288

Yıllar  İtibari  İle  Türkiye'nin Bal İthal Ettiği Ülkeler ve Miktarları

ÜLKE
1996
1997
1998
1999
2000
2001
MEKSIKA
0
91000
113960
161280
260680
141518
CIN H. CUM.
10080
0
0
0
0
40000
ALMANYA
94213
66375
29214
50815
36152
25461
S.ARABISTAN
17208
0
0
0
79826
1334
INGILTERE
0
0
0
0
0
915
AVUSTURYA
1685
3242
49307
2514
2811
504
DİĞER ULKELER
0
21047
23067
0
2400
114929

            İhracat ve ithalat tabloları incelendiğinde de görüleceği gibi bal dış satımının büyük bir kısmı başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği Ülkelerinedir. Avrupa’nın dışında sadece S. Arabistan’a ciddi manada dış satımımız bulunmaktadır.
           
Tablolardan görülen ikinci bir önemli husus da dış satımımızın düştüğüdür. Bu düşüşün en büyük sebebi ballarımızda analiz sonucu naftalin ve antibiyotik kalıntılarının tespit edilmesidir. Ayrıca standart ambalajlı bal üretimimizin yetersiz oluşudur. Türkiye’nin bal tüketiminin % 90’ı yurtiçinde olmaktadır.
            Standart, içeriği belli, analizi yapılmış bal ve arı ürünlerini dış satıma sunamadığımız içindir ki dış satımda ancak % 1’lik bir paya sahibiz.
            Türkiye’nin bal dış alımı önemli ölçülerde değildir. Sınır ticareti ile giren ballarında kontrol altına alınmış olması sebebi ile arıcılarımız lehine gelişme olmuştur. 2002 yılında gerek üretimin yüksek olması gerekse fiyatların tatmin edici düzeyde oluşması nedeniyle üreticilerimizin yüzü gülmüştür. Bal ihracatımızın artırılabilmesi için gerekli tedbirlerin mutlaka alınması gerekmektedir.  

            Arıcılığın Aile Ekonomisindeki Yeri
            Arıcılık diğer tarımsal faaliyetlere göre daha az sermaye ile yapılabilen ve kısa sürede kazanç sağlayan bir faaliyettir. Arıcılık yapmak için kapalı bir alan yapımına veya arazi satın alınmasına gerek yoktur. İyi planlandığı veya diğer arıcılarla işbirliği yapıldığı takdirde ikinci bir meslek olarak boş zamanlarda bile yapılabilir. Ayrıca aile fertlerinden herhangi birisinin kolaylıkla yapabileceği bir faaliyettir. Özellikle köylerde, değerlendirilemeyen işgücünün değerlendirilmesi mümkün kılınabilir. Bu şekliyle, aile ekonomisi için asıl veya ikincil bir gelir kaynağı olabilir.
            Arıcılık yapmak için iki şey çok önemlidir. Birincisi bilgi, ikincisi ilgi. Yani arıcılık yapmak isteyen kişi arıcılık hakkında bilgi sahibi olacak ve arıcılığı iyi öğrenecek. Arıcılı öğrenilmeden, arıcılık yapılamaz. İkincisi de arı ile mutlaka ilgilenmek gereklidir. Sürekli takip etmek gereklidir. İlgilenmeden arıcılık yapılamaz. Çünkü arı, ömrü 35 gün gibi çok kısa olan bir varlıktır.

            Arıcılığın Tarım İşletmeleri ve Bitkisel Üretimdeki Yeri
            Arıcılık tarla, bağ-bahçe ve hayvancılık gibi tarım işletmeleri içinde yan üretim dalı olarak yapılabilir. Bu yolla işletmenin kazancı artırılmış olur. Bunun yanında aslında, tarla ve bağ-bahçe ürünleri üreten işletmelerde bal arılarına ihtiyaç zaten vardır. Arılar bitkisel üretimde bitkilerin tohum ve meyve üretebilmeleri için ihtiyaç duydukları tozlaşmayı en iyi ve en etkin biçimde sağlayarak ürün miktarı ve kalitesinde çok büyük artışlara neden olurlar.
            Sadece bu özellikleri ile bile tarım işletmelerinde arıcılığa yer verilebilir. Özellikle, etrafında zengin bitki örtüsü bulunan işletmelerde arıcılığa da yer verilmesi durumunda, hem arıcılık ürünleri sayesinde hem de bitkisel üretime etkisiyle işletmenin kazancını artırır.

            Arıcılığın Ülke Ekonomisindeki Yeri ve Önemi
            Türkiye dünya ballı bitkiler florasının 3/4’üne sahiptir. Zengin florası, uygun ekolojisi ve koloni varlığı bakımından  büyük bir arıcılık potansiyeline sahiptir.
            Arıcılık toprağa bağımlı bir tarım kolu olmadığı için topraksız ve az topraklı çiftçiler için tek başına bir geçim kaynağı olabilmektedir. Aynı zamanda en ucuz ve kolay istihdam oluşturan tek tarımsal faaliyettir.
            Arıcılığın çevreye ve doğaya doğrudan veya dolaylı hiçbir zararlı etkisi yoktur. Hatta doğal denge için mutlak surette arılara ve dolayısıyla arıcılığa ihtiyaç vardır. 
            Bizde önemi henüz kavranamamış olmasına rağmen polen, propolis, balmumu, arı zehri, arı sütü gibi ürünler de bal dışında arıcılığın son derece değerli diğer ürünleri arasındadır. Ülkemizde 4 milyon adedi aşkın koloni bulunmaktadır ve ortalama 70 bin ton bal ve 3 800 ton balmumu  üretilmektedir. Arıcılığın arı ürünleriyle milli ekonomiye katkısı yaklaşık 300 Trilyon Lira civarındadır. Arıcılığın  polinasyon (tozlaşma) yolu ile ekonomiye katısı; diğer arıcılık ürünlerinin ekonomiye katkısının en az 10-12 katı olduğundan, 1,5–2 Katrilyon Lira civarındadır. Öte yandan 150 bin kişiye de istihdam imkanı sağlamaktadır.

Arıcı 07 ANTALYA